Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2017/7535 E. 2018/6435 K. 07.06.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/7535
KARAR NO : 2018/6435
KARAR TARİHİ : 07.06.2018

Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık, 5607 sayılı Kanuna aykırılık, Resmi belgede sahtecilik
Hüküm : 1- 2863 sayılı Kanuna aykırılık, 5607 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar …, hakkında; Beraat
2- Resmi belgede sahtecilik suçundan sanıklar … ve … hakkında; 5237 sayılı TCK’nın 204/1, 43/1, 62, 53/1-2-3. maddeleri uyarınca mahkumiyet
3- Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık … hakkında; 5237 sayılı TCK’nın 204/2, 43/1, 62, 53/1-2-3. maddeleri uyarınca mahkumiyet
4- 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıklar…hakkında; 2863 sayılı Kanunun 68, 5237 sayılı TCK’nın 62, 53/1-2-3. maddeleri uyarınca mahkumiyet

2863 sayılı Kanuna aykırılık, 5607 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar hakkında tesis edilen hükümler, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … ve müdafii ile katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık … hakkında hükmedilen cezanın on yıl hapis cezasından aşağı olması nedeniyle, sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318 ve 5271 sayılı CMK’nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Hüküm yokluğunda tefhim edilen sanık … müdafine gerekçeli kararın 30/01/2017 tarihinde tebliğ edildiği, sanık müdafince, 1412 sayılı CMUK’un 310/1. maddesinde öngörülen yasal bir haftalık süre geçtikten sonra, 10/02/2017 tarihinde temyiz isteminde bulunulduğu anlaşılmış ise de, gerekçeli kararın, “muhatap adliyede olduğundan birlikte daimi çalışanına tebliğ edildi” notu ile … isimli şahsın imzasına tebliğ edilmiş olması, kolluk kuvvetlerince düzenlenen 27/02/2017 tarihli raporda, …’ın iş hanının güvenlik görevlisi olup, sanık müdafine ait avukatlık bürosunda herhangi bir görevi bulunmadığının belirtilmesi karşısında, sanık … müdafine yapılan gerekçeli karar tebliğinin usulüne uygun olmadığı ve sanık müdafinin temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilmiş;
Katılan vekilince ibraz olunan 02/02/2017 tarihli temyiz dilekçesinin “sanıklar” bölümünde sadece sanıklar …, ve …’ün isimlerinin yazılı olması, dilekçe içeriğinde ve dilekçenin “netice ve istek” bölümünde sanıklar hakkında verilen beraat hükümlerinin bozulmasına karar verilmesinin istenmesi karşısında, katılan vekilinin temyiz isteminin, 2863 sayılı Kanuna aykırılık, 5607 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar …, ve …’ün beraatlerine ilişkin hükümler ile sınırlı olduğu değerlendirilmiştir.
1- 5607 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıklar …, ve …’ün beraatlerine ilişkin hükme yönelik katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
2863 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından zarar gördüğünden davaya katılmasına karar verilen İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına hazine vekilinin, 5607 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıklar hakkında tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, katılan vekilinin anılan suça yönelik temyiz isteminin, 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
2- 2863 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar …, ve …’ün beraatlerine ilişkin hükme yönelik katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde ise;
2863 sayılı Kanunun suç tarihi itibariyle yürürlükte olan 5728 sayılı Kanun ile değişmeden önceki 68. maddesinde, “beş yıldan on yıla kadar ağır hapis, yüzbin liradan üçyüzbin liraya kadar adli para cezası” yaptırımının, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun ile değişik 68. maddesinde ise, “beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası” yaptırımının öngörüldüğü, sanıklara isnat edilen resmi belgede sahtecilik suçunun da, 5237 sayılı TCK’nın 204/2. maddesinde düzenlenen “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçuna iştirak etme suçunu oluşturma ihtimalinin bulunduğu, anılan suç için öngörülen yaptırımın “üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası” olduğu, hem 2863 sayılı Kanunun 68. maddesinde 5728 sayılı Kanun değişikliği öncesi ve sonrası öngörülen hem de 5237 sayılı TCK’nın 204/2. maddesinde hükme bağlanan yaptırım dikkate alındığında, her iki suçun da aynı Kanunun 66/1-d maddesi uyarınca 15 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, zamanaşımını kesen en son işlemin sanıkların sorgularının yapıldığı 04/03/2009, 08/06/2009 ve 20/06/2009 tarihleri olup, belirtilen tarihlerden itibaren 15 yıllık zamanaşımının henüz dolmadığı değerlendirilerek yapılan incelemede;
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin sabit olmadığı, sanıkların atılı suçları işlediklerine dair savunmalarının aksini gösterir, cezalandırılmalarına yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, sanıkların cezalandırılmaları gerekirken beraatlerine hükmedildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, 2863 sayılı Kanuna aykırılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıklar … ve …’ün beraatlerine ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
3- Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık …’un mahkumiyetine ilişkin hükme yönelik sanık müdafinin temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine, mahkumiyet kararının somut gerekçelerinin açıklanmadığına ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, resmi belgede sahtecilik suçundan sanık …’un mahkumiyetine ilişkin hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
4- 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıklar …, ve …’un mahkumiyetlerine ilişkin hükme yönelik sanık … ve sanıklar müdafilerinin temyiz istemlerinin incelenmesinde de;
Sanıklar … ve …’ın suça konu kültür varlıklarını, Birleşik Arap Emirliklerinin Şarika Emirliği serbest bölgesinde kayıtlı olan… isimli şirkete göndermek istedikleri, ancak ihracatı yapacak bir firmaları olmadığı için gümrük müşavirliği ile iştigal eden sanık …’un iş yerine giderek, ihracatçı firma bulup bulamayacağını sordukları, sanık …’in de önceden tanıdığı ve 21/11/2006 tarihli vekaletname ile gümrük işlemleri konusunda kendisini yetkilendirmiş olan sanık …’i arayarak, ihracatın sanık …’e ait …Tekstil isimli firma üzerinden yapılıp yapılamayacağını sorduğu, sanık …’in olumlu yanıt vermesi üzerine, “…Tekstil Dış Tic. Paz. …” firması tarafından… adına düzenlenen, konusunu “inşaatlık mermer” in oluşturduğu 12/01/2007 tarihli ve 89149 numaralı, “…Tekstil …” firması tarafından… adına düzenlenen, konusunu “mermer” in oluşturduğu 15/02/2007 tarihli ve 101603 numaralı ve “…Tekstil …” firması tarafından… adına düzenlenen, konusunu “inşaatlık mermer numune” nin oluşturduğu 14/03/2007 tarihli ve 101508 numaralı üç adet fatura tanzim edildiği, sözü edilen faturalara ve 21/11/2006 tarihli vekaletnameye dayanılarak gümrük müşaviri olan sanık … tarafından sırasıyla 12/01/2007, 16/02/2007 ve 14/03/2007 tarihli gümrük beyannamelerinin düzenlendiği;
Sanık …’in soruşturma aşamasında kolluk kuvvetlerine verip kovuşturma aşamasında doğruluğunu tekrar ettiği 02/07/2007 tarihli ifadede, 12/01/2007, 15/02/2007 ve 14/03/2007 tarihli faturaları kendisinin kesmediğini, sanık …’in yetkilisi olduğu İlgi Gümrük Müşavirliği Şirketine daha önce vekalet verdiğinden, faturalarının adı geçen şirkette mevcut olduğunu, bahse konu faturaları kesip üzerine kendisine ait kaşeyi vurarak gümrük beyannamelerine ekleme işinin, İlgi Gümrük Müşavirliği Şirketi tarafından yapıldığını beyan ettiği, yine sanık …’in kovuşturma aşamasında verdiği ifadede de, boş faturaları sanık …’e teslim ettiğini, bilgilerin orada doldurulduğunu söylediği;
Sanık …’in soruşturma aşamasında kolluk kuvvetlerine müdafii huzurunda verdiği 30/06/2007 tarihli ifadede, sanık …’ın, ihraç edilecek eşyaya ilişkin kap, kilo ve fatura bilgilerini kendisine verdiğini, verilen bilgilere istinaden sanık …’in kendi firması üzerinden fatura keserek, bu faturaları teslim etmesi ile gümrük beyannamelerini düzenlediğini beyan ettiği, aynı sanığın kovuşturma aşamasındaki savunmasında ise, sanık …’in firması üzerinden kesilen numune mermere ait faturanın sanık … tarafından kendisine getirildiğini, kendisinin de faturadaki bilgilere dayanarak gümrük beyannamesini düzenleyip imza altına aldığını söylediği;
İhracat işlemi için sanık … tarafından tanzim edilen gümrük beyannameleri ekindeki faturaları kimin ne şekilde düzenlediği konusunda sanıklar …’in aşamalardaki savunmalarının hem kendi içinde hem de birbiriyle çelişkili olduğu, faturaların “malın cinsi” bölümünde sırasıyla “inşaatlık mermer”, “mermer” ve “inşaatlık mermer numune”; gümrük beyannamelerinin “kaplar ve eşyanın tanımı” bölümünde de “inşaatlık mermer” ve “mermer” yazılı olmasına karşılık, gerçekte korunması gerekli kültür varlıklarının ihracat işlemine konu edildiği, diğer yandan, sanık …’ın 28/12/2009 tarihli sorgusunda, sanıklar …, ve …’i tanıdığını, diğer sanıkları tanımadığını beyan ettiği, sanık …’in de 04/03/2009 tarihli sorgusunda, sanıklardan sadece …’u tanıdığını söylediği, bununla birlikte, sanıklar … ve …’in adli sicil kayıtlarında Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/128 Esas, 2014/174 Karar sayılı ilamı ile, “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliğine yardım etme” suçundan verilmiş 30/05/2014 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının bulunduğu, sözü edilen kararın Uyap ortamında incelenmesi ile, suç tarihinin 04/03/2009 ve 01/04/2009 olup, sanıklar … ve …’in aynı gümrük müşavirinin iş yerinde birlikte çalışarak iş takipçiliği yaptıklarının ve yanında çalıştıkları gümrük müşaviri tarafından içeriği itibariyle sahte gümrük beyannamesi düzenlenmesi fiiline iştirak etmeleri nedeniyle bahse konu kararın verildiğinin görüldüğü;
Tüm bu beyan, bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde, faturaların ve faturalara dayanan gümrük beyannamelerinin sahte olarak düzenlenmesindeki amacın, korunması gerekli kültür varlıklarını yurt dışına çıkarmak olduğu, belirtilen amaca ulaşmak için sanıklar …,ve …’un fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri, faturaların kim tarafından ne şekilde düzenlendiğine dair sanıklar …’in savunmaları arasındaki çelişkilerin ve en azından savunmalarının alındığı tarihler itibariyle birbirlerini tanıyan sanıklar …’in bu durumu saklayarak aksi yönde beyanda bulunmalarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, dolayısıyla, adı geçen sanıkların savunmalarının kendilerini suçtan kurtarmaya yönelik olup, itibar kabiliyetini haiz bulunmadığı, mahkemece 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıklar …, ve …’un mahkumiyetlerine hükmedilmesinin isabetli olduğu değerlendirilerek, tebliğnamedeki (4) numaralı bozma görüşüne iştirak edilmemiş olup;
2863 sayılı Kanunun 68. maddesinde hapis cezasının yanı sıra adli para cezası da öngörüldüğü halde sanıklar hakkında sadece hapis cezasına hükmedilmesi, katılan vekilinin temyiz isteminin kapsamı dikkate alınarak bozma nedeni yapılmamıştır.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … müdafinin, atılı suçun maddi ve manevi unsurları ortaya konulmadan sadece şüpheden hareketle sonuca gidildiğine, sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine; sanık … müdafinin, atılı suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığına, somut maddi gerçeğin ortaya çıkarılmadığına, hiçbir iddianın, sanığı suçlandırmaya yeterli olacak kesinlikte kanıtlanmadığına; sanık … müdafinin, sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine, mahkumiyet kararının somut gerekçelerinin açıklanmadığına; sanık … ve müdafinin, bozma ilamına aykırı karar verildiğine, eksik araştırma ile hüküm kurulduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
2863 sayılı Kanunun 75. maddesinde, anılan kanun kapsamında kalan suçlar nedeniyle el konulan taşınır kültür ve tabiat varlıklarının, tasnif ve tescili yapılmak üzere müzeye teslim edileceği öngörülmüş olmasına, mahkemelerin belirtilen hususu karar altına almamaları halinde, idarenin dava konusu eşyaların mülkiyeti ve yapılacak işlemler konusunda karşılaşacağı tereddüde rağmen, suça konu 21 adet kültür varlığı ve 2 adet taklit heykel ile ilgili olarak, “dava konusu el konulan eşyaların müzeye tevdii edildiği anlaşılmakla, bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına” dair hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususta, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının (5) numaralı bendinin, “Suça konu 21 adet kültür varlığı ve 2 adet taklit heykelin, 2863 sayılı Kanunun 75. maddesi uyarınca müzeye teslimine” şeklinde düzeltilmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
5- Resmi belgede sahtecilik suçundan sanıklar …, … ve …’in mahkumiyetlerine ilişkin hükme yönelik sanık … ve sanıklar müdafilerinin temyiz istemlerinin incelenmesine gelince de;
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık … müdafinin, atılı suçun maddi ve manevi unsurları ortaya konulmadan sadece şüpheden hareketle sonuca gidildiğine, sanığın üzerine atılı suçu işlemediğine; sanık … müdafinin, atılı suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığına, somut maddi gerçeğin ortaya çıkarılmadığına, hiçbir iddianın, sanığı suçlandırmaya yeterli olacak kesinlikte kanıtlanmadığına; sanık … ve müdafinin, bozma ilamına aykırı karar verildiğine, eksik araştırma ile hüküm kurulduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
04/11/1999 gün ve 23866 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanıp 04/02/2000 tarihinden itibaren geçerli olan ve suç tarihinde yürürlükte bulunan 4458 sayılı Gümrük Kanununun geçici 6. maddesi, 6. fıkrası hükmüne göre, “gümrük müşavirleri ve gümrük müşavir yardımcıları, görevleri sırasında veya görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı fiillerinin niteliğine göre Türk Ceza Kanununun devlet memurlarına ait hükümleri uyarınca cezalandırılır”, 5237 sayılı TCK’nın 40/2. maddesine göre de, “özgü suçlarda ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir, bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur”, sözü edilen kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, gümrük müşaviri olan sanık …’in fiilinin, 5237 sayılı TCK’nın 204/2. maddesinde yaptırıma bağlanan “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçunu oluşturacağı, sanıklar … ve …’ın “azmettiren” olarak, sanık …’in de “yardım eden” sıfatı ile kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçuna iştirak ettikleri gözetilmeksizin, hatalı nitelendirme ile sanıklar …, … ve … hakkında 5237 sayılı TCK’nın 204/1. maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü tesisi,
Kanuna aykırı olup, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi gereğince sanıklar … ve …’ın ceza miktarı yönünden kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 07/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.