Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2017/1104 E. 2018/12033 K. 12.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/1104
KARAR NO : 2018/12033
KARAR TARİHİ : 12.12.2018

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : TCK’nın 85/1. maddesi gereğince mahkumiyet

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Katılan vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde:
Katılan vekilinin hükmü temyiz etmesinden sonra, 02.11.2015 tarihli şikayetten ve temyizden feragat ettiklerine dair dilekçesi ile, katılanın maddi ve manevi tazminatlarının karşılanması nedeniyle davadan feragate yetkisi bulunan katılan vekilinin sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmiş olması nedeniyle katılma kararının hükümsüz kaldığı, katılan vekilinin katılan sıfatını kaybetmesi nedeniyle hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığından, hükme yönelik temyiz isteğinin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2- Sanık müdafiinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Sanık müdafinin duruşmalı inceleme isteminin, hükmün 54.000 TL adli para cezasından ibaret olması nedeniyle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318 ve 5271 sayılı CMK’nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;
Tuzla Deri Organize Sanayi bölgesinde Altanlar Yangın Söndürme adlı iş yerinde mağdurun dalgıç tüpü dolumu yaptığı sırada dolum yaptığı tüpün kafa kısmındaki valfin bulunduğu yerden dişlileri sıyırıp fırlaması sonucu kafasından yaralandığı, tedavi görmekte iken 01.06.2013 tarihinde öldüğü, savcılık aşamasında ve mahkemece alınan bilirkişi raporları, müşteki beyanı, tanık beyanları, olay tarihli tutanaklar ve tüm dosya kapsamından sanığın atılı suçu işlediğinin mahkemece kabul edildiği, aşamalarda alınmış olan sanığın gerekli iş güvenliği önlemleri almaması nedeniyle % 80 kusurlu bulunduğu 08.07.2013 tarihli bilirkişi raporu, sanığın kusurlu olmadığını, vana üreticisi üçüncü kişinin asli kusurlu bulunduğu 17.06.2014 tarihli bilirkişi raporu ile sanığın gerekli fiziki tedbir ve gözetim ve denetim sistemi kurmadığından dolayı olayın meydana gelmesinde tamamen kusurlu olduğunu belirten 24.11.2014 tarihli bilirkişi raporlarının gerekçeli kararda belirtildiği ancak raporlar arasındaki çelişkinin gerekçeli kararda irdelenerek hangi bilirkişi raporuna neden üstünlük sağlandığının belirtilmediği olayda;
Hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen, kazanın meydana geldiği dalgıç tüpünün kendisine ait olduğu anlaşılan…’in savcılık ifadesinde dalgıç tüpünün testini yaptırmadan önce tüpü bıraktığı arkadaşının valfin yıprandığını ve değişmesi gerektiğini söylediğini, yeni valf alındıktan sonra ilk defa dolum yapılması için verdiğini belirttiği, 09.05.2013 tarihli olay yeri inceleme raporunda mağdurun hava tüpü bölümünde dalgıç tüpünü doldururken dalgıç tüpünün kafa kısmının basınçtan mütevellit patlaması sonucu yaralandığının belirtildiği,
Hazırlık aşamasında alınan 07.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda tüpün içindeki dişlerin sağlam olduğunu, vana üzerindeki dişlerin ise sıyrıldığını, tüpe vananın kapasitesi olan 232 bardan daha fazla hava basılmış olabileceği, teknik bir ihmalin de bulunulabileceği kanaatine varıldığını, vananın 232 bara dayanıp dayanmadığının da uygun koşulların sağlandığı deney ortamında test edilmesinde yarar olabileceğini belirttiği raporundan sonraki gün olan 08.07.2013 tarihli raporunda sanığın %80 kusurlu olduğunu belirttiği,
Mahkemece alınan 17.06.2014 tarihli raporda ise dava konusu tüp ile valfin ayrı ayrı kullanılamayacağı, birlikte kullanıldığı göz önüne alındığında tüpün vanası ile birlikte teste tabi tutulması, kullanıcı tarafından değiştirildiği söylenen vananın üzerinde iken 200 bar basıncın üstü test basıncında test edilmesi gerektiği, tek başına tüpün testinin yeterli olamayacağının belirtildiği, vananın 24.40 mm ye inen diş ölçülerinin görünen durumu ile vananın gizli ayıplı olarak imal edilmiş olabileceği kanaati oluştuğunu, tüpün dolumu sırasında vananın bozuk olması nedeniyle sıyrılıp fırladığı ve kazanın bu nedenle meydana geldiği, böyle bir kusurun öngörülmesinin mümkün olamayacağı ve hatalı vana üretimi nedeniyle kusurun vanayı üreten firmaya ait olacağının belirtildiği,
24.11.2014 tarihli raporda ise basınçlı tüp dolum işinde hatalı valf olabileceği gibi aşırı basınçla da valf sıyrılabileceğinden bu konuda gerekli gerekli güvenlik tedbirlerini alma ve riski değerlendirip minimize etme görevinin işverenliğe ait olduğu, işverenliğin gerekli tedbiri almadığı, gözetim ve denetim mekanizması kurmamasından dolayı asli kusurlu olduğu, alınması gerekli tedbirin basınçlı dolum esnasında tüpün veya valfin kontrolsüz patlaması sonucu oluyabilecek zarardan işçileri uzak tutmak olduğu, gerekli fiziki tedbir ve gözetim ve denetim sistemi kurmadığından dolayı sanığın tamamen kusurlu olduğu belirtilmiş ise de,
Dosya içerisinde mevcut İstanbul Anadolu İş Mahkemesinde tanık olarak ifade veren ve gözetim görevi yaptığını, işyerinde çalışanlara haftalık eğitim verdiğini, kaza öncesinde de dalgıç tüplerinin dolumuna dair eğitim verdiğini ifade eden aynı zamanda dosyada mevcut içlerinde FOAM, CO2 ve KKT tüplerinin servis akım ve dolum eğitimi de bulunan çeşitli eğitim formlarında kaşesi bulunan Cüneyt Kızıltaş’ın işyerindeki görev tanımının da araştırılarak işyerinde güvenlik tedbirlerini ve iş akışını doğrudan denetlemek için sanık tarafından bir personel görevlendirilip görevlendirilmediğinin tespit edilmesi, sanığın savunmaları ve katılanın iddiaları ile dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporları karşısında ve raporlar arasındaki çelişkiler gözönüne alınıp değiştirilen valfin basınç test raporu bulunup bulunmadığı, bu testin tüp ile birlikte yapılması gerekip gerekmediği, valf değişimi sırasında ihmal bulunup bulunmadığı, tüp dolumunun suyun içinde yapılmamış olmasınının kazaya etkisinin değerlendirilmesi ve bu tespitlerden sonra olayın oluşu ve kusurun tespiti raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi ve sanığın hangi eylemleri sebebiyle iş kazasının meydana gelmesinde kusurlu olduğunun sebep sonuç ilişkisi içerisinde iş güvenliğine dair mevzuat ışığında değerlendirilmesi açısından teknik üniversitelerde görevli öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi heyetine dosyanın tevdii edilerek görüş alınması, sanık haricinde başka yetkililere kusur atfedilmesi halinde ilgili şahıs veya şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunularak haklarında iddianame tanzim edilmesi halinde dosyaların birleştirilerek yargılama devam edilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi,

Kabule göre ise :
1- Sanık hakkında, tayin edilen uzun süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddelerinin ve adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle TCK’nın 50/4, 50/1-a, 52/3 ve CMK’nın 232/6. maddelerine aykırı davranılması,
2- Gerekçe gösterilmeyerek hapis cezasının günlüğü takdiren 50 TL’den hesabı ile sanık hakkında fazla ceza tayini,
3- Sanık hakkında belirlenen 3 yıl hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi esnasında neticeten 54.750 TL adli para cezası belirlenmesi gerekirken hesap hatası yapılarak sanığın 54.000 TL adli para cezası cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi uyarınca sanığın ceza tür ve miktarı yönünden kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 12.12.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.