Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2017/10 E. 2017/2558 K. 29.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/10
KARAR NO : 2017/2558
KARAR TARİHİ : 29.03.2017

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Taksirle öldürme
Hüküm : 5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanması ile TCK’nın 85/1, 62/1, 50/4-1-a, 52/2-4, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet

Erdemli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 17/04/2015 tarih, 2014/420 – 2015/222 sayılı direnme kararı, 6763 sayılı Kanunun 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesinin 3. fıkrası uyarınca; Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından, direnme hükmünün incelenmesi için Dairemize gönderilmekle; dosya yeniden incelenerek gereği düşünüldü:
Dairemizin bozma kararı üzerine mahkemenin direnme gerekçesi oluşa ve dosya kapsamına uygun bulunduğundan, Dairemizin 10/03/2014 gün 2013/15393-2014/5971 sayılı bozma kararının kaldırılarak,
CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkrasında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi halinde veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı belirtilmiş olup, bu iki halin gerçekleştiğinin saptanması durumunda, mahkemece yapılacak işlem, önceden verilen ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olması nedeniyle hukuki varlık kazanmayan hükmün açıklanmasından ibarettir. Bu iki şarttan birine aykırılık nedeniyle hükmün açıklanması halinde mahkemece, uygulanmasında yasal zorunluluk bulunduğu halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle uygulanamayan yasal hükümler hariç olmak üzere önceki hükümde bir değişiklik yapılmayacağından, yeniden kurulan hüküm de önceden verilen hükmün infazını sağlamaya yöneliktir. Yeniden hüküm verilmesi ise yalnızca sanığın “kendisine yüklenen yükümlülüklerin yerine getirilememesi” halinde mümkündür. Bu şart gerçekleştiğinde, sanığa yeni bir imkan sağlamayı düşünen yasa koyucu, yükümlülüğün yerine getirilememesi haline münhasır olarak mahkemeye, sanığın durumunun değerlendirilmesi suretiyle, cezanın kısmen infazına yada önceki hükümde yasal zorunluluk nedeniyle tartışılamayan erteleme veya seçenek yaptırımlara çevirme kurumlarının değerlendirilmesi suretiyle yeniden hüküm kurması imkanını sağlamıştır. Bu son halde dahi mahkeme, sübut ve nitelendirmenin değiştirilmesi veya önceki uygulamadan dönme yönünden bir imkâna sahip olmamakta, yalnızca önceki hükmün varlığı kabul edilerek, belirli bir kısmının infaz edilmemesi ya da önceki hükümde değerlendirilemeyen TCK’nın 50 veya 51. maddelerinin uygulanması yetkisine sahip olabilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında, taksirle öldürme suçundan yapılan yargılama sonucunda, sanığın TCK’nın 85/1, 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca sanığın 5 yıllık denetim süresine tabi tutulmasına dair Erdemli Asliye Ceza Mahkemesinin 19.11.2009 tarih 2009/137 esas 2009/453 karar sayılı kararının 04/01/2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip sanığın denetim süresi içinde 29/03/2011 tarihinde işlediği genel tehdit suçu nedeniyle Erdem Sulh Ceza Mahkemesinin 27/12/2011 tarih, 2011/444 esas, 2011/1114 karar sayılı ilamı ile 500-TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup bu kararın 27/12/2011 tarihinde kesinleşmesi nedeniyle hükmün CMK’nın 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına ilişkin Erdemli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06/04/2012 tarih, 2012/127 esas 2012/208 sayılı kararı ile Erdemli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/04/2015 tarih, 2014/420 esas 2015/222 sayılı direnme kararını kapsayan dosya incelenerek;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre mahalli Cumhuriyet savcısının sair, sanık müdafinin, mahkumiyet kararının kanuna aykırı olduğuna ilişkin, temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklamasıdır. Ceza Muhakemesi Kanununun 230/2. maddesinde aynı Kanunun 223. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının delilleri ile birlikte gösterilmesi gerektiği, 232/6. maddesinde ise mahkeme tarafından verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı Kanunun 308/7 ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır. İncelenen dosya kapsamına göre; somut olayda, kabul ile kabulü sağlayan delillerin gösterilmemesi, sanık hakkında taksirle öldürme suçundan yapılan yargılamada, sanığın hangi eylemlerinin ne şekilde taksirle öldürme suçunu oluşturduğu hususunun açıklanmaması suretiyle gerekçesiz hüküm tesisi,
2- CMK’nın 231/11. maddesi gereğince, sanık hakkında, açıklanması geri bırakılan 19.11.2009 tarihli hükümde 1 yıl 8 ay hapis cezasının açıklanması ile yetinilmesi yerine, TCK’nın 50/1-a, 52/2-4. maddeleri uyarınca hapis cezasının, adli para cezasına çevrilmesi,
3- Mahkemece asli kusurlu kabul edilen sanık hakkında, alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre de;
Sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının taksitlendirilmesi sırasında TCK’nın 52/4. maddesi gereğince, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtar edilmesi yerine, TCK’nın 50/6. maddesinin tedbirlerle sınırlı olduğunun gözetilmeksizin TCK’nın 50/6 maddesi gereğincede ihtarına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin ve mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 29.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.