Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2016/7608 E. 2019/8277 K. 09.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/7608
KARAR NO : 2019/8277
KARAR TARİHİ : 09.07.2019

Mahkemesi : Antalya 13. Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık, İmar kirliliğine neden olma, 3621
sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : İmar kirliliğine neden olma suçundan; Düşme
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan; Beraat
3621 sayılı Kanuna aykırılık suçundan; Hükmün
açıklanmasının geri bırakılması

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine, imar kirliliğine neden olma suçundan açılan davanın düşmesine ilişkin hükümler ile 3621 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, katılanlar vekilleri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- Katılan M.. B.. vekilinin, 3621 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında tesis edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5271 sayılı CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna tabi bulunduğu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına katılan vekili tarafından yapılan itirazın Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince kesin olarak karara bağlandığı anlaşılmakla, dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
2- Katılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin, imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında açılan davanın düşmesine, katılan M.. B.. vekilinin, 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11/04/2000 gün ve 65–69, 22/10/2002 gün ve 234–366, 04/07/2006 gün ve 127–180, 03/05/2011 gün ve 155–80, 21/02/2012 gün ve 279–55, 15/04/2014 gün ve 599-190, 28/03/2017 gün ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25/03/2003 gün ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında; 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan zarar gören ve mahkemece davaya katılmasına karar verilen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı adına hazine vekilinin, imar kirliliğine neden olma suçundan sanık M.. D.. hakkında tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı; mahkemece hakkında katılma kararı verilen M.. B..nın, 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan açılan davaya katılma ve tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, katılanlar vekillerinin temyiz itirazlarının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
3- Katılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı vekilinin 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin temyiz itirazları ile katılan M.. B.. vekilinin imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında açılan davanın düşmesine ilişkin hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise:
Sanık hakkında, 06/09/2012 tarihli bilirkişi raporunda ayrıntılarıyla açıklanan eylemlere ilişkin olarak 2863 sayılı Kanuna aykırılık, imar kirliliğine neden olma ve 3621 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından dava açıldığı, sanığın, Cumhuriyet savcısı huzurunda alınan savunmasında, gelen müşterilerin denize girebilmeleri için zorunlu olarak falezlerin bulunduğu alanda iniş ve çıkışa müsait platformlar yaptıklarını, alanda müşterilerin merdivenlerle veya asansörle falezlerin altına inerek güneşlendiklerini ve denize girdiklerini, yapılan platform ve yapılar kıyı mevzuatına ve 2863 sayılı Kanuna aykırılık oluştursa bile kendilerine verilen 5 yıldızlı otel ruhsatının gereği gibi kullanılabilmesi, otelden tam anlamıyla istifade edilebilmesi için gelen müşterilerin denize girebilmelerinin zorunlu olduğunu, müşterilerin denize girebilmesi için de zeminde mevcut olan yapının yapılmasının normal sayılması gerektiğini, aksi takdirde müşterilerin denizden yararlanamayacak ve dolayısı ile otelin deniz kıyısında olmasının da, turistik tesis olmasının da bir önemi kalmayacağını beyan ettiğinin, mahkemece yapılan keşif sonrası dosyaya sunulan 02/01/2014 tarihli bilirkişi raporunda, deniz üzerindeki beton plaj ve şezlong alanı ile falezler üzerindeki beton gezi yollarının, depo yapısının ve plaja iniş merdivenlerinin keşif sırasında mevcut olduğunun tespit edilmesi karşısında, sanığın 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan beraatine, imar kirliliğine neden olma suçundan açılan davanın düşmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı anlaşılmakla; sanık tarafından gerçekleştirildiği iddia olunan tek bir eylem bulunması ve 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinin, 5237 sayılı TCK’nın 184. maddesine göre özel norm niteliği taşıması karşısında, “özel normun önceliği” ilkesi gereği eylem 2863 sayılı Kanuna göre değerlendirilip, anılan Kanunun 65/1. maddesi gereğince sanığın mahkumiyetine, imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, anılan suçtan da düşme hükmü tesis edilmek suretiyle tek eylemden iki farklı suç nitelendirmesi ile iki ayrı hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 09/07/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.