Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2015/871 E. 2015/18728 K. 02.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/871
KARAR NO : 2015/18728
KARAR TARİHİ : 02.12.2015

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Anayasa Mahkemesi’nin 13/10/2012 tarih, 28440 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2011/18 Esas, 2012/53 sayılı kararı ile 08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Yüksek Mahkemece “mülkiyet hakkı ihlali” iddiasının kabul edilmediği, ancak, hukuk devletinin temel ilkelerinden olan “belirlilik ilkesi” ne göre, kişilerin maliki bulundukları taşınmazların korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı niteliğiyle tescilli olduğunu ya da sit alanı içerisinde kaldığını öğrenmeleri gerektiği hususunun vurgulandığı, iptal hükmündeki gerekçeler doğrultusunda, 2863 sayılı Kanunun “tespit ve tescil” başlıklı 7. maddesinin 6498 sayılı Kanun ile değiştirildiği, buna göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edilmesi; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulması gerektiği; belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılacağı; ilan edilmese dahi muhattapların ilgili taşınmazın sit alanında kaldığını bildiklerinin anlaşılması halinde, izinsiz yapılan uygulamalardan sorumlu olacakları, keza 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerin amacının, sit alanı tesciline ilişkin kararların, muhahattapları tarafından öğrenilmesini sağlamaya yönelik olduğu;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde,… Koruma Kurulu’nun 27/03/1997 tarih, 4438 sayılı kararı ile … İli, Merkez,….. Mahallesi, … Caddesi, 304 ada 7-8-13 ve 15 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki yapıların korunması gerekli kültür varlığı olarak tesciline, özel izin alınmadan herhangi bir şekilde inşai ve fiziki müdahalede bulunulamayacağına karar verildiği, ancak buna rağmen, sanıkların yetkilisi bulunduğu şirket tarafından suç tarihinde, 304 ada 13 ve 8 numaralı parsellerde bulunan tescilli yapılarda kurul izni olmadan esaslı onarımlar yapıldığı, birbirleriyle bağlantısı sağlanıp, ağız ve diş sağlığı merkezi olarak kullanıldığı, yine, 304 ada (eski 7-15), 25 parselde bulunan tescilli yapıda … Koruma Kurulu’nun 07/08/2007 tarih, 97 sayılı kararı ile onaylı projesine aykırı uygulamalarda bulunulup, çocuk sağlığı merkezi olarak kullanıldığı ve ayrıca, 304 ada 14 nolu parselde bulunan tescilsiz yapıda aynı Kurul’un 19/11/2007 tarih, 189 sayı ve 16/12/2008 tarih, 690 sayılı kararları ile onaylı projelerine aykırı uygulamalarda bulunulduğunun tespit edildiği, ilgili tescil kararlarının sanıklara tebliğ ve ilan edilmemiş olması gerekçe gösterilerek, beraatlerine dair yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş ise de, 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler dikkate alındığında, somut olayda böyle bir zorunluluğun bulunmadığı, dava konusu taşınmazlardan bir kısmına ilişkin yapılması planlanan uygulamalar hakkında daha önce proje hazırlanıp ilgili Koruma Kurulu’na sunulmuş olması ve sanıkların dosya kapsamında mevcut savunma ve beyanları dikkate alındığında, izinsiz müdahalede bulundukları taşınmazlardan 304 ada 8, 13 ve 25 parsel üzerindeki yapıların tescilli kültür varlığı, 304 ada 14 parselde bulunan tazşınmaz üzerindeki yapının ise tescilli kültür varlıklarının koruma alanında yer aldığını ve bu sebeple izinsiz herhangi bir şekilde üzerinde inşai ve fiziki müdahalede bulunulamayacağını bildiklerinin, tüm dosya kapsamı itibariyle sabit olduğu, anlaşılmakla birlikte;
İzinsiz müdahalede bulunulan 304 ada 8, 13 ve ( eski 3-15) 25 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki yapıların tek yapı ölçeğinde 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında tescilli kültür varlığı olması nedeniyle, taşınmazlarda izinsiz ya da izin kapsamı dışında yapılan her türlü inşai faaliyetin suç oluşturacağı, bu bakımdan müdahalenin binanın içinde ya da dışında gerçekleştirilmesinin önem arz etmediği, bu kapsamda tescile esas bilgi ve belgeler getirtilerek, izinsiz yapılan tadilatın yapının tescil edilmesine neden olan kriterlere uygun olup olmadığının, yapıya ait orjinal dokuya uyum sağlayıp sağlamadığının, tescilli kültür varlıklarında geri dönüşümü mümkün olmayacak derece zarar meydana getirip getirmediğinin belirlenmesi gerektiği,
Bu sebeple, öncelikle, mahallinde, fen bilirkişi, inşaat mühendisi ve üniversitelerin arkeoloji kürsüsüne mensup öğretim görevlisinden oluşan bilirkişi heyeti refakati ile keşif icra edilip, sanıklar tarafından yapılan izinsiz uygulamaların nelerden ibaret olduğu, bu uygulamaların tescilli kültür varlıklarının bütünü ve dolayısıyla orjinal dokusu ile uyumlu olup olmadığı, yapılarda geri dönüşümü mümkün olmayacak derece zarar meydana getirip getirmediğinin belirlenmesi, taşınmazların bu nitelikte bir zarar gördüğünün belirlenmesi durumunda, başka herhangi bir husus araştırılmaksızın sanıkların, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1-1. cümlesi uyarınca cezalandırılması,
Dava konusu uygulamalar sebebiyle tescilli kültür varlıklarına geri dönüşümü mümkün olmayacak derecede zarar verilmediğinin tespit edilmesi halinde, sanıkların dosya kapsamında mevcut savunmalarında, sonradan yapılan tadilata ilişkin, proje hazırlatıp, onay için Koruma Kurulu’na sunduklarına ilişkin beyanları karşısında, bu hususun araştırılıp, taşınmazın son halinin onaylı projeye uygun olduğunun belirlenmesi halinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13/03/1995 tarih ve 1995/9-41-64 sayılı kararı dikkate alındığında, sanıkların üzerlerine atılı suçun manevi unsurunun oluşmayacağından, beraatlerine karar verilmesi, Tescilli kültür varlıklarına geri dönüşümü mümkün olmayacak derecede zarar verilmemekle birlikte, taşınmaza ilişkin sonradan hazırlanan projenin, ilgili Koruma Kurulu tarafından onaylanmadığı veya onaylansa dahi taşınmazların mevcut son durumunun onaylı projeye aykırı olduğunun belirlenmesi durumunda;
Bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunanların, 2863 sayılı Kanunun 65/4 maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceğinden, bu kapsamda, suça konu taşınmazın bulunduğu ilde suç tarihi itibariyle …. Belediye Başkanlığı bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, dava konusu taşınmazların, kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun sorumluluk alanında bulunmadığının ve yapılan uygulamaların ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olduğunun anlaşılması halinde sanıkların 65/1. maddesi uyarınca cezalandırılmaları, yapılan bu uygulamaların ruhsata tabi olmayan, “basit onarım” niteliğinde olduğunun belirlenmesi veya ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olsa bile, suça konu taşınmazın, kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu’nun sorumluluk alanında bulunduğunun anlaşılması halinde sanıkların 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/4. maddesi ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, ilgili tescil kararlarının 6498 sayılı Kanun gereğince sanıklara tebliğ ya da ilan edilmediği şeklindeki gerekçeye dayalı olarak, eksik araştırma ve hatalı değerlendirmelerle, sanıkların beraatlerine dair yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 02/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.