YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/746
KARAR NO : 2015/14171
KARAR TARİHİ : 30.09.2015
Tebliğname No : 12 – 2014/198237
Mahkemesi : İstanbul 8. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 20/03/2014
Numarası : 2011/398 – 2014/104
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete’de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Diğer yandan, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde öngörülen “maliklere tebliğ” usulünün, bölge bazındaki tescil işlemlerinde değil, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının tescili söz konusu olduğunda uygulanacağı, başka bir deyişle, bir bölgenin sit alanı olarak belirlenip tescil edilmesi halinde, o bölgede yaşayan tüm vatandaşlara tebligat yapılmak suretiyle tescil kararının duyurulması şeklinde bir yöntem izlenmeyeceği, karar Resmi Gazete’de yayımlanıp Bakanlığın internet sayfasında bir ay süre ile duyurularak, bölge halkının sit tescilinden haberdar olmasının sağlanacağı;
Sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu bilgiler ışığında; İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 07/07/1993 gün, 4720 sayılı kararı ile kentsel sit olarak belirlenen sınırlar dahilinde yer alıp, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 14/07/1978 gün, 10538 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen, Beyoğlu ilçesi, Tomtom mahallesi, 319 ada 12 parsel sayılı taşınmazın bodrum katındaki bağımsız bölümde sanık tarafından izinsiz inşai müdahalelerde bulunulduğundan bahisle açılan kamu davası ile ilgili olarak, sanığın dosya kapsamında mevcut savunması incelendiğinde, dava konusu taşınmazın korunması gerekli kültür varlığı niteliğine haiz olduğu veya kentsel sit alanı içerisinde yer aldığını bildiğine dair bir beyanının olmadığının görülmesi karşısında, öncelikle sanığın bu konuda bilgi sahibi olup olmadığı hususunun araştırılması,
Üzerinde müdahale gerçekleştirilen taşınmazın 2863 sayılı Kanunun 6. maddesi kapsamında tescilli kültür varlığı olması nedeniyle, taşınmazda izinsiz ya da izin kapsamı dışında yapılan her türlü inşai faaliyetin suç oluşturacağı, bu bakımdan müdahalenin binanın içinde ya da dışında gerçekleştirilmesinin önem arz etmediği, bu kapsamda tescile esas bilgi ve belgeler getirtilerek, izinsiz yapılan tadilatın yapının tescil edilmesine neden olan kriterlere uygun olup olmadığının, yapıya ait orjinal dokuya uyum sağlayıp sağlamadığının, tescilli kültür varlığında zarar meydana getirip getirmediğinin belirlenmesi gerektiği,
Sanığın, dava konusu bağımsız bölümü kullanan …Turizm LTD. isimli şirketteki hisselerini 2004 yılında dava dışı bir kısım şahıslara devrettiğine dair beyanları karşısında, mahkeme tarafından mahallinde inşaat mühendisi bir bilirkişi refakatinde keşif yapılıp, suça konu eylemlerin nelerden ibaret olduğu ve niteliği belirlendikten sonra, yapıda kullanılan malzemelerin eskiliği, renkteki solmalar ve yıpranma durumu dikkate alınarak, yapılış tarihleri tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanıp, bu şekilde dava konusu uygulamaların sanık tarafından yapılıp yapılmadığı, zamanaşımı süresi içerisinde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği, izinsiz olarak yapılan uygulamaların tescilli kültür varlığının bütünü ve dolayısıyla orjinal dokusu ile uyumlu olup olmadığı, niteliği ve yapıda geri dönüşümü mümkün olmayacak derecede zarar meydana getirip getirmediğinin belirlenmesi, bu uygulamaların, 2004 yılından sonra dava dışı üçüncü bir şahıs tarafından yapıldığının tespit edilmesi halinde, ilgili şahıs hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç ihbarında bulunulup, her iki dosya birlikte değerlendirilmek suretiyle, taşınmazın geri dönüşümü mümkün olmayacak derecede zarar gördüğünün tespiti durumunda, eylemi yapan şahsın, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanun’un 65/1-1.cümlesi uyarınca cezalandırılması, bu nitelikte bir zararın mevcut olmadığının, ancak yapılan tadilatın ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olduğunun belirlenip, ayrıca suça konu taşınmazın, suç tarihi itibariyle, İl Özel İdaresi, İlçe Belediye Başkanlığı veya Büyükşehir Belediye Başkanlığı bünyesinde kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun sorumluluk alanında bulunmadığının anlaşılması halinde 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1-2.cümlesi uyarınca cezalandırılması, yapılan bu tadilatın ruhsata tabi olmayan, “basit onarım” niteliğinde olduğunun belirlenmesi veya ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olsa bile, suça konu taşınmazın, suç tarihi itibariyle, Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu’nun sorumluluk alanında olduğunun anlaşılması halinde 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/4. maddesi ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, 6498 sayılı kanun ile 2863 sayılı kanunda yapılan değişikliklere yanlış anlam yüklenip, eksik soruşturmayada dayalı olarak, sanığın beraatine dair yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince sanığın beraatine ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 30/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.