Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2015/715 E. 2015/14173 K. 30.09.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/715
KARAR NO : 2015/14173
KARAR TARİHİ : 30.09.2015

Tebliğname No : 12 – 2014/191416
Mahkemesi : Marmaris 3. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 26/02/2014
Numarası : 2012/292 – 2014/133
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete’de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Diğer yandan, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde öngörülen “maliklere tebliğ” usulünün, bölge bazındaki tescil işlemlerinde değil, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının tescili söz konusu olduğunda uygulanacağı, başka bir deyişle, bir bölgenin sit alanı olarak belirlenip tescil edilmesi halinde, o bölgede yaşayan tüm vatandaşlara tebligat yapılmak suretiyle tescil kararının duyurulması şeklinde bir yöntem izlenmeyeceği, karar Resmi Gazete’de yayımlanıp Bakanlığın internet sayfasında bir ay süre ile duyurularak, bölge halkının sit tescilinden haberdar olmasının sağlanacağı;
Sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu bilgiler ışığında; İzmir 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 14/02/1996 gün, 5576 sayılı kararı ile tescilli 1. ve 2. derece doğal sit alanı içerisinde, aynı Kurul’un 03/12/1997 gün, 7248 sayılı kararı ile uygun bulunan Turizm Tesis Alanın da bulunan Muğla ili, Marmaris ilçesi, Turgut köyü, … mevkii, 1915 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki otel işleteni tarafından izinsiz olarak kıyının doldurulduğu, yat yanaşma iskelesi yapıldığı, doğal sit alanı içinde topağrafyanın değiştirildiği, ağaç dikildiği ve orman alanına istinat duvarı inşa edildiğinin tespit edildiği, bölgenin doğal sit alanı olarak tesciline ilişkin ilgili Koruma Kurulu kararının sanığa tebliğ edilmediği ve Resmi Gazete’de yayınlanmadığı gerekçe gösterilerek sanığın beraatine dair yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasına karşın, somut olayda, 6498 sayılı kanun ile yapılan değişikliklerde dikkate alındığında, böyle bir zorunluluğun bulunmadığı, dosya kapsamı itibariyle tescil kararının dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde ilan edilip, edilmediği araştırılmamış ve beyanlar hanesinde doğal sit alanında kaldığı hususunda şerh konulup konulmadığının anlaşılması bakımından suça konu taşınmazın tapu kaydının bir örneği dosyaya getirtilmemiş ise de, aynı taşınmaz üzerinde izinsiz yapılan farklı uygulamalara ilişkin 2007 yılında işlem yapılmış olması, ayrıca dava konusu uygulamaları da kapsayacak şekilde tespit tarihinden önce Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na müracaat edilmiş olması hususları dikkate alındığında, sanığın dava konusu bölgenin doğal sit alanında kaldığını bildiğinin tüm dosya kapsamı itibariyle sabit olduğu anlaşılmakla birlikte;
Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nu 21/07/2011 gün, 7379 sayı ve 23/06/2011 gün, 7241 sayılı kararları incelendiğinde, dava konusu uygulamalarıda kapsayacak şekilde Koruma Kurulu’ndan izin talebinde bulunulduğu görülmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13/03/1995 tarih ve 1995/9-41-64 sayılı kararın da belirttiği üzere, suç tarihinden sonra sunulan projelerin Kurul’un sözü edilen kararları ile uygun olduğuna karar verilmesi halinde, sanığın üzerlerine atılı suçun manevi unsurunun oluşmayacağı, bu kapsamda, suç tarihinden sonra dava konusu uygulamaları da kapsar ilgili Koruma Kurulu tarafından onaylanmış bir proje veya verilen bir izin olup olmadığı hususu araştırılıp, böyle bir karar bulunmadığının anlaşılması halinde ise, keşifte görevlendirilen inşaat mühendisi bilirkişisinden, dava konusu uygulamalar neticesinde, doğal topoğrafyanın değiştirilip, değiştirilmediği, bu sebeple sit alanına geri dönüşümü mümkün olmayacak derecede zarar verilip verilmediği hususunda rapor alınıp, taşınmazın bu nitelikte bir zarar gördüğünün tespiti durumunda, sanığın, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanun’un 65/1-1.cümlesi uyarınca cezalandırılması, bu nitelikte bir zararın mevcut olmadığının, ancak yapılan uygulamanın ruhsata tabi inşai ve fiziki müdahale kapsamında olduğunun belirlenip, ayrıca dava konusu taşınmazın, suç tarihi itibariyle, İl Özel İdaresi bünyesinde kurulan Koruma Uygulama ve Denetim Bürosunun sorumluluk alanında bulunmadığının anlaşılması halinde 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/1-2.cümlesi uyarınca cezalandırılması, Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu’nun sorumluluk alanında bulunduğunun anlaşılması halinde ise 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/4. maddesi ile cezalandırılması gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma sonucu, 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklere de yanlış anlam yüklenip, sanığın beraatine dair yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 30/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.