YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4838
KARAR NO : 2015/13704
KARAR TARİHİ : 17.09.2015
Tebliğname No : 12 – 2014/299117
Mahkemesi : Tokat 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 12/05/2014
Numarası : 2014/105 – 2014/151
Suç : Taksirle öldürme
Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
5271 sayılı Kanununun 231. maddesinin 11. fıkrasında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı belirtilmiş olup, bu iki halin gerçekleştiğinin saptanması durumunda, mahkemece yapılacak işlem, önceden verilen ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olması nedeniyle hukuki varlık kazanmayan hükmün açıklanmasından ibarettir. Bu iki şarttan birine aykırılık nedeniyle hükmün açıklanması halinde mahkemece, uygulanmasında yasal zorunluluk bulunduğu halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi nedeniyle uygulanamayan yasal hükümler hariç olmak üzere önceki hükümde bir değişiklik yapılmayacağından, yeniden kurulan hükümde önceden verilen hükmün infazını sağlamaya yöneliktir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Tokat 2. Asliye Ceza Mahkemesince, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85/1. maddesi gereğince neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı maddenin 8. fıkrası uyarınca 5 yıllık denetim süresine tâbi tutulmasına karar verilmiş, sanığın denetim süresi içinde 20/03/2013 tarihinde işlediği trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan Artova Sulh Ceza Mahkemesince verilen mahkumiyet hükmünün 12.02.2014 tarihinde kesinleşmesi üzerine, mahkemesine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının değerlendirilmesi için yapılan ihbar üzerine, mahkemece dosyanın yeniden ele alınarak önceki hükmün aynen açıklanmasında isabetsizlik bulunmadığından, TCK’nın 50 ve 51. maddelerinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiği yönündeki tebliğnamede bozma içeren görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1943 doğumlu ölen S.. K..’ın 24.08.2006 tarihinde saat:21.00 civarında karın ağrısı şikayetiyle Tokat Dr. Cevdet Aykan Devlet Hastanesi Acil Servisine geldiği, acil serviste görevli sanık O.. D.. tarafından görüldüğü, yapılan tetkikler sonucu renal kolik teşhisi konulduğu, dikloron yapıldığı ve Üroloji polikliniğine başvurması önerilerek eve gönderildiği, saat:23.00 civarı S.. K..’ın ağrı şikayetiyle geldiği, yapılan tetkiklerde idrarda mikroskopik hematüri olduğu, batın muayenesinin normal olarak değerlendirildiği, şeftim takılıp ilaç verildiği, hastanede bu saatlerde USG yapılamadığı, 1 saat sonra eve giden hastanın tekrar 25.08.2006 tarihinde 01.00 civarı acil servise geldiği yine serum takılarak ilaç verildiği ve sabahleyin Üroloji polikliğine başvurması söylenerek gönderildiği, hastanın sabahleyin saat:10.30’da Üroloji polikliniğine gittiği, burada Dr. …. tarafından görüldüğü, ifadelerde renal kolik düşünülen hastadan DÜSG istendiği, daha sonra saat: 16.00 civarı katılan tarafından hastanın genel cerrahi uzmanı olan Dr. …. muayenehanesine götürüldüğü, S.. K..’ın burada bayılması üzerine doktor ile beraber ambulansla acil servise getirildiği, Dr. M.. İ.. tarafından muayene edildiği, yapılan Batın USG’de sonuç olarak: Batında yaygın serbest effüzyon görünümü ile perikolesistik alanda birkaç adet hava kabarcığı (intestinal perforasyon?), safra kesesi cidarında kalınlaşma ve düzensizlik raporu verildiği, icapçı Genel Cerrahi Uzmanı Dr. M.. K..’a haber verildiği ve bu doktor tarafından akut batın tanısıyla yatırılarak saat:19.50’de ameliyata alındığı, ameliyatta safra kesesinin nekroze ve perfore olduğu, batında safralı mayi olduğu, batın temizliği ve kolesistektomi yapıldığı, postop uyanan hastanın yaklaşık anestezi uzmanınca 4 saat süreyle takip edildiği ve yoğun bakıma alındığı, 26.08.2006 tarihinde saat: 03.30 civarı hastaya yapılan resüsitasyona cevap vermeyerek hastanın eks olduğu olayda, ölüm sebebinin belirlenmesine ilişkin ATK raporunda sonuç olarak: “zamanında otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamışsa da tıbbi belgelere göre kişinin ölümünün safra kesesi perforasyonu ve buna bağlı gelişen komplikasyonlar (şimik peritonit) sonucu meydana gelmiş olduğunun bildirildiği, ATK. 3. Adli İhtisas Kurulunun 30 Ocak 2009 tarihli raporunda (“.. .. 24.08.2006’da ikinci kez acile başvurusunda konsültasyon istenmesi ve USG gibi tetkiklerin yaptırılması gerektiği, ancak bunların istenmediği, ertesi gün Üroloji polikliniğinde tetkik istenerek gönderildiği, muayene bulguları kaydının bulunmadığı pratisyen hekim olan Dr. O.. D.. ve üroloji uzmanı olan Dr. …. eylemlerinin tıp kurallarına uygun olmadığı, 25.08.2006’da saat: 16 civarında acile başvurusunda hastayı acilde değerlendiren Dr. M.. İ.. ve ameliyata alan Dr. M.. K..’ın eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu Yüksek Sağlık Şurası 08.10.2010 tarihli raporunun sonuç bölümünde ise hastanın ilk muayenesinde renal kolik tanısına destek olacak bulgular mevcut olmadığı halde üroloji polikliniğine sevk edilmesinin yanlış olduğu, acil hastaya ve akut batına uygun yaklaşımda bulunulmadığı için Dr. O.. D..’ın kusurlu olduğu, üroloji muayenesinde renal kolik tanısını destekleyen muayene bulgularının kayıtlı olmaması ve tetkik istenildikten sonra takibinin yapılmamış olması nedeniyle hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen bu nedenle de temyiz denetimi dışında bırakılan Dr. …. da kusurlu olduğunun belirtilmesi karşısında, ölen üzerinde gerçekleştirilen tedavinin tıp kurallarına uygun olup olmadığı, ölümün neden kaynaklandığı, ölüm ile sanığın eylemi arasında illiyet bağı kurulup kurulamayağı ve mevcut eylem nedeniyle sanığa kusur izafe edilip edilemeyeceği konusunda, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan rapor alınarak, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince mahkumiyete ilişkin hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 17/09/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.