Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2015/4076 E. 2016/907 K. 01.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4076
KARAR NO : 2016/907
KARAR TARİHİ : 01.02.2016

Tebliğname No : 12 – 2014/283130
Mahkemesi : Şanlıurfa 1.Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 24/04/2014
Numarası : 2014/35-2014/148
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Dava, 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup; Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2009/256 esas ve 2010/57 sayılı kararında, 466 sayılı Kanunun 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının arandığı, ancak adı geçen kararda tazminat davasının ne zamana kadar açılması gerektiğine dair bir açıklama bulunmamakla birlikte hiçbir hakkın sonsuza dek dava konusu yapılamayacağı, özel hukuk kapsamında değerlendirilmesi gereken bu talebin de makul bir süre içinde dava konusu edilmesi gerektiği ve Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.05.2014 tarih, 2014/141 esas, 2014/229 sayılı kararında da belirtildiği üzere beraat veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların Yazı İşleri Yönetmeliğine göre süresinde tebliğ edilip kesinleşme tarihinden itibaren her halükarda 10 yıl, kesinleşmiş kararların tebliğinden itibaren ise 3 ay içinde tazminat davalarının açılması gerektiği ve dava süresi açısından Borçlar Kanununun 60. maddesindeki sürenin kabulü ile her koşulda davanın 10 yıllık süre içinde açılması gerektiği kabul edilmekle kanun dışı yakalanan veya tutuklananlar hakkında beraat hükmünün verilmesinden itibaren 10 yıl dolduktan sonra 466 sayılı Kanuna göre tazminat istenemeyeceği bu kapsamda, incelemeye konu olan tazminat davasına dayanak teşkil eden Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesinin, 11.03.1999 tarih, 1999/9 Esas – 1999/62 Karar sayılı beraat hükmünün dosyası içeriğine göre 18.03.1999 tarihinde kesinleştiği, davacının 13.12.2012 havale tarihli dilekçesi ile tutuklulukta geçirdiği süresinin diğer bir hükümlülüğünden mahsubunu talep ettiği ve tutuklulukta geçirdiği sürenin bir kısmının İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.12.2012 tarih, 2005/658 Esas – 2006/415 sayılı kararı ile mahsubuna karar verildiği, tazminat davasının ise 08.01.2014 tarihinde açıldığı dikkate alındığında, davacının tutuklandığı tarih itibariyle yürürlükte olan 466 sayılı Kanun hükümleri esas alınarak davanın süresinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, tutuklama işleminin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olmayan 5271 sayılı CMK’nın 142. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesi, gerekçesi itibariyle yanlış, sonucu itibariyle doğru kabul edilmekle,
Yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.09.2011 tarih, 2011/3-167 Esas, 2011/194 Karar ve 20.12.2011 tarih, 2011/2-364 Esas, 2011/287 Karar sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, davalı hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmesi için hazine vekilinin duruşmaları takip zorunluğunun bulunmadığı gözetilmeden, davanın tümüyle reddedilmesi karşısında, vekili aracılığıyla davaya cevap dilekçesi sunan davalı hazine yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalı vekilinin duruşmalara katılmadığı gerekçesiyle dilekçe yazım ücretine hükmolunması,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden hükmün 3. fıkrasının hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesi gereğince 3.000 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı hazineye verilmesine” ibaresinin yazılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.