Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2015/2330 E. 2015/19450 K. 22.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/2330
KARAR NO : 2015/19450
KARAR TARİHİ : 22.12.2015

Tebliğname No : 12 – 2014/238456
Mahkemesi : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 25/02/2014
Numarası : 2010/392 – 2014/56

Davacı vekilinin 15.10.2010 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını, yapılan yargılama sonunda üzerine atılı suçtan beraatine hükmedildiğini belirterek CMK’nın 141. ve devamı maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tazminat davasının dayanağı olan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2010/143 Esas – 2010/251 Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinde; sanığın (davacının) uyuşturucu ithal etme suçundan tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 01.07.2010 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 15.10.2010 tarihinde, CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı, kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmış, manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun vasıf, mahiyet ve niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında kaldığı süre, tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespit edilmesi nedeniyle tebliğnamede yer alan 2. nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davalı vekilinin ve davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- İş adamı olan davacının, tutuklu kaldığı süre içerisinde şirketinin gelirinde bir azalma olmadığı belirlenmiş ise de, şirket zararı ile davacının şahsi zararının birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmesi ve davacının tazmin edilebilir gerçek maddi zararının ortaya çıkartılması gerektiğinin anlaşılması karşısında, davacının tutuklu kaldığı dönemde şirketinden aldığı bir maaşı olup olmadığı, tutuklanması nedeniyle maaşından kesinti yapılıp yapılmadığı, yine tutuklu kaldığı dönemde şirketinde çalıştığı takdirde alabilecek olduğu maaş, huzur hakkı gibi maddi karşılıklara dair bir alacağının olmadığı anlaşılırsa tutuklu kaldığı dönem için net asgari ücret üzerinden hesaplanan miktarın maddi tazminat olarak ödenmesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
2- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden ve özellikle maliye hazinesinden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Sistemi üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3- Davacının nüfus ve sabıka kayıtlarının dosya arasına alınmaması,
4- Gerekçeli karar başlığına 15.10.2010 olan dava tarihinin 01.07.2006 olarak ve “Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat” olan dava adının “466 sayılı yasaya muhalefet” olarak yazılması,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 22.12.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.