Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2015/2208 E. 2015/16841 K. 04.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/2208
KARAR NO : 2015/16841
KARAR TARİHİ : 04.11.2015

Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Anayasa Mahkemesi’nin 13/10/2012 tarih, 28440 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2011/18 Esas, 2012/53 sayılı kararı ile 08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Yüksek Mahkemece “mülkiyet hakkı ihlali” iddiasının kabul edilmediği, ancak, hukuk devletinin temel ilkelerinden olan “belirlilik ilkesi” ne göre, kişilerin maliki bulundukları taşınmazların korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı niteliğiyle tescilli olduğunu ya da sit alanı içerisinde kaldığını öğrenmeleri gerektiği hususunun vurgulandığı, iptal hükmündeki gerekçeler doğrultusunda, 2863 sayılı Kanunun “tespit ve tescil” başlıklı 7. maddesinin 6498 sayılı Kanun ile değiştirildiği, buna göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edilmesi; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulması gerektiği; belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılacağı; ilan edilmese dahi muhattapların ilgili taşınmazın sit alanında kaldığını bildiklerinin anlaşılması halinde, izinsiz yapılan uygulamalardan sorumlu olacakları, keza 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerin amacının, sit alanı tesciline ilişkin kararların, muhatapları tarafından öğrenilmesini sağlamaya yönelik olduğu;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde,…Koruma Kurulu’nun 15/11/1995 tarih, 7755 sayılı kararı ile 1. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde yer alan… ili, … ilçesi, … mahallesi, …. çıkmazında bulunan taşınmaz üzerindeki 3 katlı binanın suç tarihinde, mevcut çatısının sökülerek, yeniden yapıldığı, binanın sağ ve soluna güçlendirme, çevresine ise ısı yalıtımı yapmak suretiyle müdahale edildiğinin tespit edildiği, dava konusu bölgenin 1. derece doğal sit alanı olarak tesciline ilişkin ilgili Koruma Kurulu kararının taşınmazın çevresinde ilan edilmesi hususu, yapılan tüm araştırmalara rağmen açıklığa kavuşturulamamış ise de, sanığın dosya kapsamında mevcut savunması incelendiğinde, taşınmazın bulunduğu bölgenin sit alanı içerisinde kaldığını bildiği ve buna rağmen bina üzerine çatı, sağ ve soluna güçlendirme, çevresine ise ısı yalıtımı yaptırmak suretiyle müdahalede bulunduğu, binanın üzerinde olduğu arazinin halen hazineye ait olması hususuda gözetildiğinde, sanığın eyleminin hukuka uygun bir zeminde de oluşmadığı, bu kapsamda, yüklenen eylemi gerçekleştirdiğinin tüm dosya kapsamı itibariyle sabit olduğu, anlaşılmakla birlikte; 3194 sayılı Kanun’un 21/3. maddesinde belirtilen ruhsat almayı gerektirmeyen basit nitelikteki onarımların 2863 sayılı Kanun’un 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4. maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı, mahallinde yapılan keşifte görevlendirilen inşaat mühendisi bilirkişisi tarafından düzenlenen 06/05/2013 tarihli rapor incelendiğinde, sanık tarafından yaptırılan çatı tamiratının basit onarım kapsamında kaldığı, bunun dışında binanın sağ ve soluna güçlendirme, çevresine ise ısı yalıtımı yapmak suretiyle müdahalede bulunulduğunun belirtildiği görülmesine karşın, binanın çevresinde güçlendirme ve ısı yalıtımı yapılması eylemlerinin niteliğine ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmekle, öncelikle inşaat mühendisi bilirkişisinden, dava konusu uygulamaların 2863 sayılı Kanun 9. maddesi kapsamında inşai ve fiziki müdahale ya da İmar Kanunu’nun 21/3 maddesi kapsamında ruhsat almayı gerektirmeyen basit tadilat kapsamında kalıp kalmadığı hususunda ek rapor alınıp, sanığın eylemlerinin basit tadilat kapsamında kaldığının anlaşılması halinde sanığın 2863 sayılı Kanun’un 65/4. maddesinde düzenlenen suçtan cezalandırılması, basit tadilat kapsamını aşan inşai ve fiziki müdahale niteliğinde bulunduğunun belirlenmesi halinde ise sanığın eyleminin aynı Kanun’un 65/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı, ancak bu halde dahi, bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşai ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/4. maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceğinden, suça konu taşınmazın bulunduğu ilde suç tarihi itibariyle il özel idaresi veya büyükşehir belediye başkanlığı bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, eğer kurulmuş ise, taşınmazın bulunduğu yerin koruma, uygulama denetim bürosunun sorumluluk alanı kapsamında olup olmadığı hususu tespit edilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, kanunilik ilkesi gereğince Kurul kararının ilan edilmesi gerektiği, somut olayda ise böyle bir durumun söz konusu olmadığı, şeklindeki gerekçeye dayalı olarak ve eksik araştırma sonucu sanığın beraatine ilişkin yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi,
24/07/2012 olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığında 20/10/2012 olarak gösterilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak, BOZULMASINA, 04/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.