Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2015/16654 E. 2016/1147 K. 03.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/16654
KARAR NO : 2016/1147
KARAR TARİHİ : 03.02.2016

Tebliğname no : KD – 2015/376759
Mahkemesi : İnegöl 1. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 12/05/2011
Numarası : 2009/711- 2011/285
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ile katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dairemizce verilen 11.03.2013 gün ve 2012/32423 esas, 2013/5848 sayılı karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, “sanığın, İnegöl Devlet Hastanesinde doktor olarak görev yaptığı, F… Ö… isimli şeker hastası ölenin bulantı, kusma ve ishal şikayetiyle 20.04.2006 günü sabah saatlerinde İnegöl Devlet Hastanesi acil polikliniğine getirildiği, burada nöbetçi doktor V.. C.. tarafından muayenesinin yapıldığı, akut gastroenterit teşhisi konulduğu ve tedavisi yapılarak taburcu edilip evine gönderildiği, evde hastanın hiç bir şey yemediği ve sürekli uyuduğu, akşam saatlerinde nefes almadığının ailesi tarafından fark edilmesi üzerine acil servisin arandığı ve gelen ekibin hastanın öldüğünü tespit ettikleri, Adli Tıp Kurumu Bursa Grup Başkanlığı’nın 31.08.2006 tarihli otopsi raporu ile Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 21.11.2007 tarihli rapor sonucuna göre, kişinin ölümünün akciğer ödeminden ileri geldiği, hastaneden çıkışından ölümüne kadar geçen sürede herhangi bir tıbbi belge olmaması nedeniyle eldeki bulgulara göre akciğer ödemine neden olan sebebin belirlenemediği olayda; Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun 27.02.2008 tarihli raporunda, Tip 1 DM hastası ölenin şikayeti dikkate alınarak mutlaka dahiliye konsültasyonu istenmesi, kan şekeri takibi ile idrar tetkiklerinin yapılması gerektiği belirtilerek, doktor V.. C..’ın hastanın takip ve tedavisinde eksiklik olduğu; ancak akciğer ödemine yol açan mekanizma bilinmediği için kişinin ölümünde doktorun tetkik yaptırmamasının katkısının bilinemeyeceğine dair görüş bildirildiği; Yüksek Sağlık Şurası’nın 13-14.05.2010 tarihli raporunda da. Tip 1 DM hastası ölenin acil servise getirildiğinde ilgili uzman doktorla görüşüp tetkik ve tedaviyi sağlamayan doktor V.. C..’ın kusurlu olduğuna karar verildiği anlaşıldığı, bu hale göre kişinin ölümünün takip ve tedavi eksikliğinden kaynaklandığının kesin olarak saptanamaması, ölüm olayı ile doktor V.. C..’ın eylemi arasında illiyet bağının bulunmaması karşısında, doktor V.. C..’ın bulantı, kusma ve ishal şikayetiyle acil servise getirilen Furkan Özdemir isimli hastanın takip ve tedavisinde eksiklik olması nedeniyle kusurunun bulunduğu ve ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçuna ilişkin TCK’nın 257/2. maddesiyle cezalandırılması gerekirken, taksirle öldürme suçunun düzenleyen TCK’nın 85/1 maddesi ile cezalandırılmasına karar verilmesi nedeniyle itiraz edilmekle, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine 02.07.2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99. maddesine eklenen 3. fıkra uyarınca itiraz konusu değerlendirildi;
İncelenen dosyada, şeker hastası olduğu belirtilen, bulantı, kusma ve ishal şikayetleriyle acil servise getirilen öleni, muayene edip tedavisini düzenleyip, takılan serumun bitiminde taburcu edilmesinden sonra evde, akciğer ödemi neticesi ölümünde, acil serviste pratisyen hekim olarak görev yapan sanık doktor V.. C..’ın dahiliye konsültasyonu isteyip şeker takibi ve idrar tetkiklerini yaptırmamasının tıbbi eksiklik olup hastalığının ilerlemesinde kolaylaştırıcı olduğu ve dolayısıyla sanığın bu taksirli davranışı neticesi ölüme neden olarak TCK’nın 85/1. maddesinde tanımlanan Taksirle öldürme suçunu işlediği kabul edilip, mahkumiyetine ilişkin hükmün onanması yönünde karar tesis edildiği anlaşılmakla;
Gereği düşünüldü:
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- 11.03.2013 tarih ve 2012/32423 esas 2013/5848 karar sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
Olay tarihinde sanığın İnegöl Devlet Hastanesinde pratisyen hekim olarak görev yaptığı, olay günü acil serviste görevli olduğu, ölenin ise 5 yıldır şeker hastası olup insülin iğnesi kullandığı ve iğnelerini kendisinin yaptığı, ölümünden önceki gece kusma ve ishal şikayetlerinin başladığı ve sabah saat 06.00-07.00 sıralarında babasının kusma ve ishal şikayetleriyle acil servise getirdiği, görevli doktor sanık V.. C.. tarafından muayenesinin yapılıp iğne ve serum tedavisine başlandığı babasının şeker hastası olduğunu söylemesi üzerine şeker ölçümü yapıldığı, bağırsak enfeksiyonu tanısıyla reçetesinin düzenlenip babası tarafından ilaçlarının alındığı, başkaca bir tetkik ve tahlil yapılmadığı, serumu bitince yaklaşık 2 saat kadar sonra eve götürülmesini söylediği ve akabinde saat 09.00 da nöbeti biten sanık doktor V.. C..’ın hastayı nöbeti devralan Dr. A… B….’a devrettiği Dr. A…’nin de başka bir hasta ile ilgilenmesi nedeniyle Dr. A… B…. tarafından müşahade de görülen hastanın serum bitimi saat 10.30 sıralarında taburcu edildiği, hastaneden çıkışta hastanın evde yattığı, akşama kadar uyuduğu, yemek yemediği, rahatsızlığı nedeniylede insülin iğnelerinin bazılarını yapamadığı akşam yaklaşık saat 19.00 sıralarında öldüğü, otopsi sonucuna göre kişinin akciğer ödeminden ileri geldiği, eldeki bulgulara göre de akciğer ödemine neden olan sebebin belirlenemediği olayda, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu raporuna göre Tip 1 DM hastalığı olan kişinin bir gece önce başlayan bulantı, kusma, ishal yakınmaları ile acile başvurduğu, böyle hastalarda mutlaka dahiliye konsültasyonu istenmesi, kan şekeri takibi yapılması, idrar tetkiklerinin yapılması gerektiği, hekimin takip ve tedavisinde eksiklik olduğu ancak, akciğer ödemine yol açan mekanizma bilinmediği için ölümünde hekimin tetkik yaptırmamasının katkısının bilinemeyeceği, Yüksek Sağlık Şurasının kararına göre ölenin rahatsızlığı nedeniyle günde 5 doz insülün kullanırken 2 doz insülünü almamış olmasının hastalığının ilerlemesinde kolaylaştırıcı olduğu, ketoasidoza giren hastanın acil servise getirildiğinde ilgili uzman doktorla görüşüp tetkik ve tedavileri sağlamayan sanık Dr . V.. C.. ile Dr. Akın Bulut’un kusurlu oldukları anlaşılmış ise de, ölümün takip ve tedavi eksikliğinden kaynaklandığının kesin olarak saptanamaması karşısında ölüm ile sanığın eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın hukuki durumunun TCK’nın 257/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafii ve katılanın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 03/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.