Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2015/14206 E. 2016/1489 K. 08.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14206
KARAR NO : 2016/1489
KARAR TARİHİ : 08.02.2016

Tebliğname No : 12 – 2014/384977
Mahkemesi : Selendi Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 04/09/2014
Numarası : 2014/50 – 2014/148
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık hakkında TCK’nın 85/1, 62. maddelerinin uygulanmasından sonra hükmolunan 3 yıl 4 ay hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinden sonra CMUK’un 326. maddesinin uygulanması gerekirken yazılı şekilde hapis cezasının kazanılmış haktan bahisle 2 yıl 2 ay 20 güne indirildikten sonra adli para cezasına çevrilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayinine ve lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve kanuna uygun olan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 08/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KARŞI OY

İlk hükümde sanığın taksirle öldürme suçundan TCK’nın 85/1. maddesi gereğince 2 yıl hapis, suç bilinçli taksirle işlendiğinden TCK’nın 22/3. maddesi gereğince 1/3 oranında artırım ve aynı Kanunun 62. maddesi gereğince 1/6 oranındaki takdiri indirimle sonuçta 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Sadece sanık müdafiinin temyizi üzerine Dairemizce “… tam kusurlu olan sanık hakkında TCK’nın 61. maddesi gereğince temel cezanın asgari hadden uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, bilinçli taksirin unsurları oluşmadığı halde TCK’nın 22/3. maddesi ile artırılarak fazla ceza tayini ve CMUK’un 326/ son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkın saklı tutulması” gerekçesiyle mahalli mahkeme kararı bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkeme sanığın TCK’nın 85/1. maddesi gereğince 4 yıl hapis, aynı kanunun 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirimle 3 yıl 4 ay hapis ve CMUK’un 326/son maddesi gereğince önceki hükümdeki 2 yıl 2 ay 20 gün hapis esas alınıp günlüğü 20 liradan 16.200 lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkemenin temel cezayı 1 yıl 8 aya indirip bu miktar üzerinden seçenek tedbir olan paraya çevrilmesi gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun hükmün onanması yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.
Şöyle ki;
Bozma kararında temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi istenilmiş, mahkeme belirlediği temel cezadan TCK’nın 62. maddesi gereğince indirim yaptıktan sonra CMUK’un 326/son maddesi gereğince “yeniden verilen hüküm evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz hükmü” nü nazara alarak önceki hükümdeki ceza olan 1 yıl 8 ay hapis cezasına indirmesi gerekirdi.
Daire; taksirle öldürmeden değil olası kastla öldürme veya bilinçli taksirden 1/3 oranında değil 1/2 oranında artırım yapılması gerektiğinden kararı bozmamış, “temel cezadan daha fazla ayrılmak gerekir” gerekçesiyle hükmü bozmuştur. Bu da takdirle ilgili olup ülkede uygulama birliğini sağlamaya yönelik bir çabadır. Yani kısaca temel cezayı 2 yılın üzerinde belirle, ancak CMUK’un 326/son maddesindeki hükmünü de gözet denilmiş.
Kazanılmış hak 1 yıl 8 ay hapis olup mahkeme 1 yıl 8 ay hapsi paraya çevirirken TCK’nın 52. maddesine göre günlüğünü belirleyebilirdi. Dairemiz, mahkemenin bu para cezasının günlüğünü belirlemede serbest olduğunu düşünerek hükmü bozmuştur. Aksine hükmün bozulmasını gerektirir ağırlaştırıcı bir durum yoktur. Çünkü sanık temyiz etmiştir. Bu durumdaYargıtay bakımından aleyhe değiştirme yasağı, ilk derece mahkemesi bakımından ise bozma sonrası kazanılmış hakkın (Ceza ve tedbirin) gözetilmesi vardır.
CMUK’un 326/son maddesinde suç vasfında veya ceza artırım ve indirimlerinde hata yapılması hallerinde sadece sanığın veya sanık lehine temyiz edilmesi halinde daha sonraki cezanın temyiz öncesi cezadan fazla olamayacak olduğu kabul edilmiştir.
Temyiz öncesi cezanın yanlış hesaplanması halinde bu yanlışlık sanık aleyhine yorumlanmayacaktır.
Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu madde 326/sondaki “yeniden verilen hüküm evvelki hükümle tayin edilmiş cezadan daha ağır olamaz” ın uygulaması şu hallerde kabul edilmiştir:
1- Hâkimin indirim yapılmaması gereken bir halde indirim yapması (Örnek; TCK’nın 145. maddesi gereğince cezadan indirim yapması)
2- Hâkimin indirim yaparken yasal indirim oranından daha fazla indirim yapması (Örnek, TCK’nın 39/1. maddesi gereğince yasal indirim olan cezanın yarısı” yerine üçte ikisinin indirme gibi)
3- Cezada artırım yapılması gereken bir halde artırımın yapılmaması (Örnek, suçun gece vakti işlenmesi nedeniyle cezanın artırılmaması)
4- Cezada fazla artırım yapılması gerekirken az miktarda artırım yapılması (Örnek, TCK’nın 22/3 maddesi gereğince 1/3 oranı yerine 1/6 oranında artırım yapılması)
5- Suç vasfının yanlış değerlendirilmesi nedeniyle eksik cezaya hükmedilmesi (Örnek; öldürmeye teşebbüs suçunun yaralama olarak değerlendirilmesi, nitelikli hırsızlığın basit hırsızlık olarak değerlendirilmesi)
6- Temel cezanın eksik olarak alınması (Örnek, TCK’nın 89/4. maddesindeki 6 ay olan alt sınırın 3 ay olarak alınması)
7-Hesap hatası, yani dört işlemin yanlış yapılması sonucu cezanın eksik hesaplanması. (CGK, 15.12.2015/602-509)
İşte sayılan bu hallerdeki yanlışlıklardan sanık yararlanır.
Nasıl ki “su-i misal emsal olmaz” yani kötü örnek, uyulacak veya takip edilecek örnek olarak alınmazsa, yanlış uygulamada karşılaştırmada esas alınamaz.
Örneklendirirsek, basit tıbbi müdahale ile giderilemez ve kemik kırığı olan bir yaralamada mahkeme temel cezayı TCK 86/1.maddesi gereğince bir yıldan başlatıp aynı maddenin 3. fıkrası, 87. maddenin birinci fıkrasını uyguladıktan sonra 87. maddenin 3. fıkrası ile artırım sonucu 7 yıl 6 ay hapis cezasında Yargıtay’ın “TCK’nın 61. maddesi gereğince temel cezanın asgari hadden uzaklaşılarak belirlenmesi” bozmasında önceki yanlış olan uygulama sonucu olan 7 yıl 6 ay hapis cezası önceki ceza kabul edilip uygulamada esas alınmayacaktır. Bozmada kastedilenin 86. maddedeki cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak temel cezanın belirlenmesidir. O da TCK’nın 86/1. maddesine göre en üst ceza 3 yıl alınıp 87/3’den yarı oranında artırılsa bile, sanığın mukayese edilecek önceki cezası olan 1 yıl 6 ayı geçemeyecektir.
İşte bizim olayımızda da mahkeme sadece TCK’nın 85/1. maddesine göre temel cezayı alt sınırdan uzaklaşarak belirleyecek, belirlediği bu miktardan 62. madde gereğince indirim yaptıktan sonra, CMUK 326/son maddesi uyarınca önceki ceza olan 1 yıl 8 ay hapis cezasına indirecek ve bu cezayı ertelemeyecek, ancak 52. madde gereğince günlüğünü 20 lira ile 100 lira arasında bir orandan paraya çevirilebilecektir.
Mahkemenin uygulamasından hareketle sonuçta hükmedilen 1 yıl 8 ay hapis cezasını günlüğü 20 liradan 12.100 lira adli para cezasına çevrilemesi gerekirdi.
Görüldüğü gibi suç vasfı değişmeyen bir olayda uygulanmaması gereken artırımın uygulanması sanık aleyhine yorumlanamaz. Kanun yukarıda yedi başlık halinde sayılan, kısaca uygulanabilecek hükümleri eksik uygulayıp sanığa az ceza verilen hallerde sanık lehine kazanılmış ceza olarak kabul etmiştir. Sanık aleyhine olan yanlış bir uygulamayı tekrar sanık aleyhine yorumlamak mümkün değildir.
Yüksek Yargıtay’ın bir kararında belirttiği “kazanılmış hak sonuç ceza bakımındandır” uygulaması tamamıyla farklı bir örnek olup olayımızda uygulama imkânı bulunmamaktadır. (CGK, 14.04.2010/72-89).
Sonuç olarak:
Karşılaştırma cezalar bakımından yapılabilecek (TCK, m.45) ve mahkemenin hapis cezasını seçenek tedbire çevirmiş olduğu da nazara alındığında; eleştiriye de gerek olmadığından yukarıda açıkladığınız gerekçeler doğrultusunda hükmedilen adli para cezasının mahkemenin kabulü doğrultusunda 12.100 liraya indirilmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.