Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2015/10700 E. 2015/16645 K. 03.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/10700
KARAR NO : 2015/16645
KARAR TARİHİ : 03.11.2015

Mahkemesi : Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna Aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanıklar tarafından dava konusu taşınmaza fiziki ve inşai müdahalede bulunulduğu 02/02/2007 tarihli yapı tatil zaptı ile tespit edildikten sonra 11/09/2007 tarihli yapı tatil zaptı, 26/10/2007 ve 17/12/2007 tarihli inceleme raporları ile inşaata devam edildiğinin tespiti karşısında gerekçeli karar başlığında suç tarihinin sadece 02/02/2007 şeklinde gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir maddi hata ve eksiklik olarak değerlendirilmiştir.
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete’de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği,
Diğer yandan, taşınmaz bir varlığın korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmesinin ya da bir bölgenin, doğal, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle sit alanı olarak belirlenmesinin, taşınmazın veya bölgenin özel bir statüye tabi tutulması gerektiği ve taşınmaz üzerinde ya da bölge içerisinde keyfi uygulamalarda bulunulamayacağı anlamına geldiği, bu bakımdan kural olarak, 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası tebliğ – yayım – internette duyuru; anılan değişiklik öncesi ise şerh – ilan yöntemleri ile taşınmazın ya da bölgenin tescilinden ilgililerin haberdar olmalarının sağlanması gerektiği, bununla birlikte, Türk Medeni Kanunu’nda yer alan “iyi niyet” kuralının genel bir hukuk ilkesi olarak kabul edilip, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suç tiplerine yönelik sübut değerlendirmesinde de dikkate alınmasının zorunlu olduğu, başka bir deyişle, 6498 sayılı Kanun değişikliği öncesinde yapılan tescil işlemleri yönünden, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde şerh bulunmayıp, tescil kararı mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilmemiş olsa dahi, failin, taşınmazın ya da bölgenin tescilinden haberdar olduğuna dair beyanının göz ardı edilemeyeceği, zira, maliki olduğu taşınmazın korunması gerekli nitelik taşıdığını ya da sit özelliğiyle bölgesel bazda koruma altına alınan bir alanda bulunduğunu bilen kişinin, taşınmazı üzerinde dilediği zaman dilediği şekil ve kapsamda uygulama yapamayacağını, taşınmazın ya da bölgenin özel statüsünün mümkün kıldığı ölçüde, kamu kurumlarınca yürütülecek izin prosedürü çerçevesinde inşai ve fiziki müdahalelerde bulunabileceğini de bilmesi gerektiği, yapı ya da bölge bazında tescil kararından haberdar olduğu halde, ilgili kurumlara başvurarak, gerçekleştirmeyi düşündüğü inşai uygulamaya yönelik izin almayıp keyfi hareket eden kişinin iyi niyetinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla, taşınmazın ya da bölgenin niteliğini bilerek izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunan ya da başlangıçta bilmeyip, kamu görevlilerince düzenlenen zabıt ve tutanaklar ile durumu öğrendiği halde müdahalesine devam eden failin, hukuki koruma altına alınamayacağı;
Ayrıca, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen fiiller bakımından da failin iyi niyetinden bahsetmenin mümkün bulunmadığı, başka bir deyişle, Dairemizce incelenen dosyalarda sıkça karşılaşıldığı gibi, hazineye ait veya devletin hüküm ve tasarrufundaki taşınmazlar üzerinde inşai ve fiziki müdahale yapılması durumunda, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmemesinin sonuca etkili olmayacağı, zira bu halde failin, maliki olmadığı veya hukuka uygun şekilde yararlanma hakkını elde etmediği taşınmaza müdahalede bulunduğunu ve fiilinin hukuki korumadan yoksun olduğunu bildiğinin kabulü gerektiği, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen inşai ve fiziki müdahaleler yönünden ilan kuralı aranmasının, hayatın olağan akışına ve mantık ilkelerine de uygun düşmediği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; … Bölge Kurulu Müdürlüğünün 04.05.2007 tarih ve 1341 sayılı kararı ile; … Koruma Kurulunun 26.01.1995 tarih ve 6848 sayılı kararı ile belirlenen “Tarihi Yarımada, Kentsel ve Tarihi Sit Alanı” içerisinde kalan, … Koruma Kurulunun 26.01.2005 tarih ve 399 sayılı kararı ile uygun bulunan 1/5000 ölçekli … Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ile …Koruma Kurulunun 26.01.2005 tarih ve 403 sayılı kararıyla uygun bulunan 1/1000 ölçekli .. Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı alanında yer alan, … İlçesi,…. Mahallesi, …. Caddesi, .. pafta, … ada, … parselde kaim, sanık …. adına kayıtlı, diğer sanık mimar … tarafından fen işleri yürütülen taşınmazın … Koruma Bölge Kurulunun 31/01/2008 tarih ve 1884 sayılı kararı ile onaylanan nihai mimari uygulama projesinin mevcut olduğu, buna bağlı olarak otele tahvil ve statik betonarme güçlendirme projesinin belediyece onaylandığı, 02/02/2007 tarihli yapı tatil zaptı ile suça konu taşınmazda tadilat projesine aykırı olarak arka bahçesinde yaygın kazı yapıldığı ve temel çukurları kazılarak betonarme perdeler inşa edildiği, 11/09/2007 tarihli yapı tatil tutanağında mevcut binanın büyük bir kısmının yıkıldığı, iki bodrum kat seviyesinde betonarme perde duvarları yapılmış durumda iken faaliyeti durdurulan ruhsatlı inşaatta tasdikli projesi ve ruhsatı hilafına faaliyete devam edilerek iki bodrum katın tamamlandığı daha önce korunmuş olan ön cephenin de yıkılarak üzerine zemin + 1 normal+ 2 normal + çekme kat yapıldığı, …. Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı İmar müdürlüğü görevlileri tarafından 17/09/2007 tarihinde yapılan kontrol ve inceleme neticesinde düzenlenen rapora göre bodrum kat+ zemin kat + 2 normal kat+ çatı katı seviyesinde yapılan kabası tamamlanmış yeni yapının normal katlarda koridorunun küçültülerek mekan ölçülerinin büyütüldüğü ve balkonların odalara katıldığı normal katlarda cephe boyunca yapılması gereken tek parça çıkmanın iki parça olarak yapıldığı, yine aynı görevlilerce 26/10/2007 tarihli raporda tadilat projesine aykırı yeni inşaatın devam ettiği hususlarının tespit edildiği, sit
tesciline ilişkin kurul kararı mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediği mahkemece ilgili kurumlardan (belediye, muhtarlık, kaymakamlık) sorulmamış ise de, sanıkların aşamalarda alınan savunmaları, sanıklar tarafından Kurula sunulan projeler dikkate alındığında sanıkların suça konu taşınmazın sit alanında yer aldığını bildiklerinin kabulü gerektiği, kaldı ki, en geç 02/02/2007 tarihli tutanak ile dava konusu taşınmazın sit sınırları içerisinde yer aldığını öğrenen sanıkların eylemlerine devam ederek 11/09/2007,26/10/2007,17/12/2007 tarihli üç ayrı tutanakta düzenlenen izinsiz uygulamaları gerçekleştirilmeleri karşısında iyi niyetle hareket ettiklerinin kabul olunamayacağı anlaşılmakla;
Dairemizin 18/09/2012 tarihli 2011/9425-2012/18883 sayılı ilamında belirtildiği üzere keşfe katılan inşaat yüksek mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 24/02/2009 tarihli raporu ile, 02/02/2007 tarihli yapı tatil tutanağında bahsedilen arka bahçe zemin kotunun mevcut tasdikli projesindeki zemin kotuna uygun olduğu, bu konuda tasdikli proje hilafına bir uygulamada bulunulmadığı, temel çukurlarının da tasdikli betonarme projesine uygun kotta yapıldığı ve bitirildiği, tutanakta belirtilen yan perde duvarlarının ise teknik zorunluluklardan kaynaklandığı, bunun dışında sağlıklı bir uygulamanın ön görülmediği,11/09/2007 tarihli yapı tatil tutanağında belirtilen dava konusu yapıya yapılan fiziki ve inşai müdahaleler sonucu tescilli herhangi bir yapının zarar görmediği bu kapsamda dava konusu binadaki otele tahvil tadilatı ve güçlendirme imalatlarında onaylı mimari proje dışına çıkılmış ise de bunun bir takım teknik zorunluluklardan kaynaklandığı hususlarının tespit edilmesi karşısında, bilirkişi raporunda belirtilen dava konusu binaya ilişkin otele tahvil ve statik betonarme güçlendirme projesi ile Kurul tarafından onaylanan mimari projeye aykırı uygulamalar ile ilgili olarak sanıklar tarafından proje hazırlanarak kurula sunulup sunulmadığı araştırılarak böyle bir projesinin mevcudiyeti durumunda, hazırlanan projenin ve kurul kararının sanıklar tarafından yapılan aykırılıkları kapsayıp kapsamadığı, teknik zorunluluklardan kaynaklandığı belirtilen aykırılıkların kurul tarafından uygun görülüp görülmediği; sanıklar tarafından mevcut aykırılıklara ilişkin yeni bir projesinin hazırlanarak kurula sunulmamış olması halinde ise 02/02/2007 tarihli yapı tatil tutanağında bahsedilen ve onaylı projeye aykırı bulunan yan perde duvarı imalatının yapımını haklı kılacak teknik zorunlulukların ve yine 11/09/2007 tarihli tutanak ile tespit edilen otele tahvil tadilatı ve güçlendirme imalatlarında onaylı mimari proje dışına çıkılmasını gerektiren teknik nedenlerin neler olduğu hususlarının, gerektiğinde raporu hükme esas alınan bilirkişi dışında konusunda ehil bir bilirkişi vasıtasıyla tespit edilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin 6498 sayılı Kanun değişikliği hatalı yorumlanarak beraate dair hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 03/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.