Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/8624 E. 2014/24804 K. 05.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/8624
KARAR NO : 2014/24804
KARAR TARİHİ : 05.12.2014

Tebliğname No : 4 – 2011/142334
Mahkemesi : Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 27/12/2010
Numarası : 2010/179-2010/1020
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal, Şantaj, Kişilerin huzur ve sükununu bozma

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılan vekili; şantaj ve kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından sanığın beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
6 Mayıs 2009 ve sonrası olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığında 01/07/2008 ve devamı olarak yanlış gösterilmesi; mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiştir.
A-Şantaj suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesi neticesinde;
Sanığın, resmi nikahlı eşi olan katılanla fiilen ayrı yaşadıkları dönemde, onu telefonla arayarak, kendisinden boşanmaması ve müşterek çocuklarının velayetini kendisine vermemesi halinde beraber oldukları dönemde elde ettiği katılanın müstehcen görüntülerini yayacağını ve onu herkese rezil edeceğini söyleyerek üzerine atılı şantaj suçunu işlediğinin kabul edildiği;
Dosya içeriği, katılanın ve kız kardeşi tanık İclal Nur’un tutarlı ve ısrarlı beyanlarıyla, taraflar ayrıldıktan sonra meydana gelen olaylar bir bütün halinde değerlendirildiğinde; sanıkla katılanın telefonda kayda çekilen görüntüleri konuştukları sırada telefonun sesini dışarı veren katılana, sanığın “elimde görüntülerin var seni ve aileni rezil edeceğim, bunları internete dağıtacağım 150.000 TL vereceksin yoksa bu resimleri yayacağım, seni de diğer o…puların yanına koyacağım” şeklindeki beyanları dikkate alındığında, sanığın eylemine uyan TCK’nın 107/2. maddesinde düzenlenen şantaj suçunun sübut bulduğu gözetilmeden; mahkemece tanığın, katılanın kız kardeşi olması nedeniyle anlatımları taraflı kabul edilerek, sanık savunmalarının aksi kanıtlanamadığından bahisle beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA,
B- Kişilerin huzur ve sükununu bozma ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesi neticesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin, sair nedenlere ilişkin; katılan vekilinin, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerektiğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Oluşa ve dosya kapsamına göre; doktor olan katılanın ilaç mümessili olan sanıkla evlendikten 3 ay sonra, katılanın sanığın kendisine silah zoruyla senet imzalattığı iddasıyla başlatılan soruşturma nedeniyle, tarafların fiilen ayrılarak, katılanın sanığa boşanma davası açtığı; taraflar arasındaki anlaşmazlığın devam etmesi üzerine, sanığın, katılanın kimlik bilgileri ile fotoğraflarını kullanılarak, katılan adına facebook paylaşım sitesinde profil oluşturduğu, sonrasında kendisini katılan olarak tanıtarak, katılanın arkadaşlarıyla, bilgi alma amaçlı yazışmalar yaptığı, katılana ait fotoğraflar paylaştığı; sanığın katılana ait evden ayrıldıktan sonra, katılanın evin kilidini değiştirdiği ve sanığın kişisel eşyalarını iade ettiği, ancak sanığın evde bulunan dolma kalemi ısrarlı şekilde talep etmesi nedeniyle durumdan şüphelenen katılanın, dolma kalemi inceletmesi neticesinde, kalemin, USB girişli görüntüleri kayda alan dolmakalem olduğunun anlaşıldığı, sonrasında sanığa ait hard diskin ve bu dolmakalem incelenmesinde, katılana ait uyurken çekilen özel görüntülerin bilgisi dışında kayda alınarak, görüntülerin katılanın evinde ele geçirilen bilgisayara aktarılıp muhafaza edildiğinin tespit edilmesi şeklinde gerçekleşen olayda;
1)Sanık hakkında düzenlenen iddianame ile, “facebookta katılana ait resimleri yayınlayarak özel hayatın gizliliğini görüntü ve sesleri ifşa ederek yayınlayıp ihlal ettiği, evinde bulunan kamera şeklindeki USB girişli görüntü cihazı ile müştekiye ait özel görüntüleri gizlice kaydedip bilgisayarında muhafaza ederek özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği,” ileri sürülerek, sanık hakkında; TCK’nın 134/1 ve 134/2 maddeleri gereğince ayrı ayrı dava açıldığı halde, mahkemece, eylemlerin ayrı suçlar oluşturup oluşturmadığı, teselsül bulunup bulunmadığı hususları tartışılmadan, sadece çıplak fotoğrafların çekilmesi fiilinden dolayı yazılı şekilde hüküm tesisi,
2)Sanığın katılana ait çıplak fotoğraf çekerek bilgisayarına kaydetme eyleminin, TCK’nın 134/1-2.cümlede düzenlenen, özel hayata ilişkin ses ve görüntülerin kayda alınması suçunu oluşturduğu gözetilmeden, çıplak fotoğrafların yayınlandığına dair bir kabul bulunmadığı halde, sanık hakkında 134/2 maddede düzenlenen görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliği suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,
3-Sanığın, katılanın kimlik bilgileri ile fotoğraflarını kullanılarak, katılan adına facebook paylaşım sitesinde profil oluşturması, sonrasında kendisini katılan olarak tanıtarak, katılanın arkadaşlarıyla, bilgi alma amaçlı yazışmalar yapması ve katılana ait resimleri paylaşması, sonrasında katılanın arkadaşlarıyla yazışması eyleminde, profilin oluşturulduğu IP adresinin sahibi olan ve tanık sıfatıyla beyanı tespit edilen, Ezgi’nin, kendisinin eczacı olması nedeniyle, ilaç mümessili sanığın işyerine ara ara iş yerine geldiğini, ilaç mümessillerinin işyerlerine geldiklerinde interneti kullanmalarına izin verdiğini, olayla ilgisi olmadığını belirtmesi dikkate alındığında, atılı eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin sübut bulması, ayrıca profilde paylaşılan resimlerin, özel yaşam alanına ilişkin ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmaması karşısında, katılanın resimlerini, hukuka aykırı olarak yayınlayan sanığın eyleminin, kişilerin huzur ve sükununu bozma veya özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu değil, TCK’nın 136/1. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacağı gözetilmeden; mahkemece, sanığın mevcut eylemi gerçekleştirmediği hususundaki savunmaların aksine delil elde edilememiş olması ve suçu işlediğinin sabit olmaması gösterilerek, yanılgılı değerlendirmelerle yazılı şekilde sanık hakkında TCK’nın 123. maddesinde düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan beraatine karar verilmesi,
4)TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
5)Kabule göre de;
İddianamede bahsedilen eyleme ilişkin, sanığa TCK’nın 136/1. Maddesi gereğince ek savunma hakkı hatırlatıldıktan sonra, Hükümden sonra 02.07.2012 tarihinde kabul edilip, 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un Geçici 1. maddesi ile, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından “kovuşturmanın ertelenmesi” kurumunun düzenlenmesi karşısında, TCK’nın 7/2 maddesi de gözetilerek, sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmesi gerektiğinin göz önünde bulundurulması,
Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükümlerin isteme kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 05.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.