Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/764 E. 2014/9217 K. 15.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/764
KARAR NO : 2014/9217
KARAR TARİHİ : 15.04.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/127271
Mahkemesi : Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 21/02/2013
Numarası : 2012/261 – 2013/42
Dava : Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat

Davacı vekilinin 17.05.2012 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını, yapılan yargılama sonunda üzerine atılı suçtan beraatine hükmedildiğini belirterek CMK’nın 141. vd maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tazminat davasının dayanağını oluşturan Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 28.02.2012 tarih, 2009/281 Esas – 2012/76 Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinden; sanığın (davacının) Rüşvet almak ve Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçlarından, 12.03.2009 – 27.07.2009 tarihleri arasında tutuklu kaldığı ve yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 07.03.2012 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 17.05.2012 tarihinde CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı, kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmakla,
Yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davalı vekilinin kendileri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ve manevi tazminat miktarına ilişkin, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, 137 gün süreyle tutuklanan davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının bu ölçütlere uymayıp eksik tayini,
2- Davacı vekili tarafından, davacının yargılanıp beraat ettiği Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/281 Esas – 2012/76 Karar sayılı ceza dava dosyasında kendisini müdafii vasıtası ile temsil ettirdiğinden bahisle müdafii ücretinin maddi tazminat olarak hüküm altına alınması talep edilmiş ise de; dosyaya sunulan 17.05.2012 tarihli serbest meslek makbuzunda herhangi bir dosya numarası olmadığı gibi, makbuz tarihinin beraata ilişkin hükmün kesinleşme tarihinden sonra olduğu görülmekle, belirtilen dosyanın celbi ile incelenmesi ve buna göre davacının sanık sıfatı ile yargılandığı dosyada vekaletname sunan bir müdafii tarafından mı, yoksa baro tarafından atanan bir müdafii ile mi temsil edildiğinin araştırılması, sonucuna göre de vekalet ücretini içeren maddi tazminat talebi konusunda bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile maddi tazminatın kabulüne ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- 17.05.2012 olan dava tarihinin gerekçeli karar başlığına yazılmaması,
4- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna ve maddi tazminat miktarına, davacı vekilinin tazminat miktarına ilişkin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, isteme uygun olarak, BOZULMASINA, 15.04.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.