Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/7577 E. 2014/25290 K. 10.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/7577
KARAR NO : 2014/25290
KARAR TARİHİ : 10.12.2014

Tebliğname No : 12 – 2013/338320
Mahkemesi :Silifke 1. Sulh Ceza Mahkemesi
Tarihi :27.06.2013
Numarası :2013/262 – 2013/571
Suç :Trafik güvenliğini tehlikeye sokma

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
CMK’nın 331/4. maddesi uyarınca adli tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği ve temyiz süresinin adli tatilin bitiminden itibaren işlemeye başlayacağı anlaşıldığından, adli tatil içerisi olan 02.08.2010 tarihinde tebliğ edilen karara karşı, sanığın 12.08.2013 tarihinde yaptığı temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilmek suretiyle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması gerektiğine ve eksik incelemeye ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Kısa süreli hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilmesini düzenleyen TCK’nın 50. maddesinin beşinci fıkrasında, “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.” hükmüne yer verildiği, müteakip fıkrada, bu kuralın istisnasının düzenlendiği ve “Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.” hükmüne yer verildiği, ancak TCK’nın 50/6. maddesinde bulunan “yaptırımın” ibaresinin 01/03/2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 26/02/2008 tarih 5739 sayılı Kanunun 4. maddesi ile “tedbirin” olarak değiştirilmesi ile sözü edilen maddenin birinci fıkrasının “a” bendi uyarınca hapis cezasının paraya çevrilmesi seçenek yaptırım, diğer bentlerde düzenlenen hususların ise seçenek tedbir niteliğinde olduğu, TCK’nın 50/6. maddesinde hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesinin sonuçlarının düzenlediği, bu fıkranın son cümlesinin, diğer bentlerde düzenlenen seçenek tedbirlere ilişkin olduğu, bu itibarla 6136 sayılı Kanuna Muhalefet suçundan Mut Sulh Ceza Mahkemesinin 27.09.2010 tarih, 2009/268 Esas ve 2010/444 Karar sayılı ilamıyla, 5 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılan ve hükmolunan hapis cezası, TCK’nın 52/2. maddesi gereğince günlüğü 20 TL’den 3.000 TL adli para cezasına çevrilerek taksitlendirilen sanığın, 20.10.2010 tarihinde kesinleşen adli para cezasını ödememesi sebebiyle adli para cezasının 150 gün hapis cezasına çevrilerek 24.06.2011 tarihinde yerine getirilmesinin sanık hakkında TCK’nın 50/3. maddesi kapsamında hapis cezası olarak kabul edilemeyeceği, sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının da anılan hükmün uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği anlaşılmakla;
TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş bulunan 18 yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş sanıkların kısa süreli, diğer sanıkların ise otuz gün ve daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı yaptırımlara çevrilmesi zorunlu olup, adli para cezasından ibaret mahkumiyeti ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları bulunan sanık hakkında hükmedilen 1 ay hapis cezasının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlara çevrilmesinin gerektiği nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi,
2- 05.07.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 Sayılı Kanunun 100. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesinde eklenen “Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.” şeklindeki cümle ile yargılama giderilerinin tahsili bakımından 6183 sayılı Kanunun 106. maddesine atıfta bulunulduğu, anılan maddede “Yapılacak takip sonunda tahsili imkansız veya tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan ve 213 sayılı Kanun kapsamına giren amme alacaklarında 10 Türk Lirasına (10 Türk Lirası dahil), diğer amme alacaklarında 20 Türk Lirasına (20 Türk Lirası dahil) kadar amme alacakları, amme idarelerinde terkin yetkisini haiz olanlar tarafından tahsil zamanaşımı süresi beklenilmeksizin terkin olunabilir. Bakanlar Kurulu, bu tutarları topluca veya ayrı ayrı on katına kadar artırmaya yetkilidir” düzenlemesine yer verildiği, incelemeye konu dosyada yargılama giderlerinin 10,70 TL olduğu ve CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, sanıktan tahsiline karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 10.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.