Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/7427 E. 2014/14753 K. 16.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/7427
KARAR NO : 2014/14753
KARAR TARİHİ : 16.06.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/315670

Mahkemesi : Elazığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi : 16/07/2013

Numarası : 2013/210 – 2013/264

Dava : Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat

Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Bozmaya uyularak yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Davacı vekilleri Av.İ.. G.. ve H. K.. 08/03/2010 havale tarihli dilekçe ve sonradan verdikleri 20/07/2010 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı müvekkillerinin uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan yapılan soruşturma sonucunda sevk edildiği Elazığ 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandığını, açılan kamu davası neticesinde Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/38 esas, 2009/71 sayılı kararı ile beraatine hükmedildiğini müvekkillerinin haksız şekilde tutuklu kaldığını, bu nedenle 12.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminata karar verilmesini dava ve talep etmiş olup;

Tazminat talebinin dayanağı olan Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/38 esas, 2009/71 karar sayılı ceza dava dosyasında, davacı sanık hakkında uyuşturucu ve uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan kamu davası açıldığı sanığın (davacının) bu suçtan 10/01/2009 tarihinde tutuklandığı, 11/03/2009 tarihinde tahliye edildiği ve yapılan kovuşturma sonucunda aynı tarihte beraatine hükmedildiği, hükmün 19/03/2009 tarihinde kesinleştiği, kesinleşmiş kararın davacıya 31/03/2009 tarihinde bizzat tebliğ edildiği, davanın ise, 08/03/2010 tarihinde açıldığı tesbit edilmiştir.Yerel mahkeme bozma üzerine yaptığı inceleme sonucunda, 5271 sayılı CMK’nın 142/1. maddesinde karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her halde hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceğinin hüküm altına alındığı ve kesinleşmiş kararın davacıya tebliğ edildiği tarihten itibaren, yasal üç aylık süre geçtikten sonra dava açıldığından bahisle, davanın CMK’nın 142/1. maddesi gereğince süre yönünden reddine karar verilmiş ise de;

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlığı altındaki 40. maddesinin ikinci fıkrası gereğince; “Devlet, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını sonuna kadar arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlamayı amaçlamış, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerinin belirtilmesini, hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından belirtilen hususuların verilen kararlarda gösterilmesi konusunda zorunluluk getirilmiştir.Bu temel ilkenin kaynağını yalnız Anayasa değil, 5271 sayılı CMK ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi de oluşturmaktadır.

Bu hükme paralel olarak 5271 sayılı CMK.nın 34. maddenin 2. fıkrasında, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.” Aynı Kanunun 231. maddenin ikinci fıkrasında, “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.” Üçüncü fıkrada “Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hal varsa bu da bildirilir.” amir hükmü yer almaktadır. Kanunun 232/6. maddesinde ise; “Hüküm fıkrasında, 223’üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Yasal düzenlemelere bakıldığında; gerek yüze karşı verilen, gerekse yoklukta verilen hükümlerde tazminat talebine ilişkin, yasa yolunun, süresinin, merciin ve şeklinin belirtilmesi ve bu hususların karara yazılması zorunlu kılınmıştır.

Somut olayda tazminat istemine esas beraat hükmünde, her ne kadar sanığa (davacıya) tazminat talep etme hakkı olduğu hatırlatılmış ve kesinleşmiş beraat hükmü tebliğ edilmiş ise de, hüküm fıkrasında, tazminat hakkına ilişkin kanun yolunun süresi, kanun yoluna başvuru şekli ve başvurunun hangi makama yapılacağının yasal düzenlemelere uygun bir biçimde gösterilmemiş olması nedeniyle, davacı vekillerinin 08/03/2010 tarihinde dava dilekçesi vererek beraat hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren yasal bir yıllık sürede dava açtıklarının anlaşılması nedeniyle, davanın kabulü yerine yazılı gerekçe ile süre yönünden reddine karar verilmesi,

2-Kabule göre de;

a)-Karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesine göre, davalı Hazine yararına 2.640 TL yerine, 2.650 TL vekalet ücretine hükmedilmesi,

b)-Gerekçeli karar başlığında dava türü olarak, ”Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” ibaresi yerine, ”466 Sayılı Yasaya Gereğince Tazminat” ibaresine yer verilmiş olması,

Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 16.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.