Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/7105 E. 2014/12267 K. 21.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/7105
KARAR NO : 2014/12267
KARAR TARİHİ : 21.05.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/393692

Mahkemesi : Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi : 26/09/2013

Numarası : 2013/335 – 2013/317

Dava : 466 sayılı Kanuna göre tazminat talebi

Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Tazminat davasının dayanağı olan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2000/331 esas, 2008/58 karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinde; sanığın (davacının) Örgüt üyesi olmak suçundan tutuklu kaldığı, yargılama sonunda 28.02.2008 tarihinde beraatine hükmedildiği, hükmün temyiz incelemesi sonucunda onanmak suretiyle 27.05.2010 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 31.12.2010 tarihinde, tazminata esas olan işlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı, kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmakla,

Bozma üzerine yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Dairemizin 17.01.2013 tarih, 2012/27727 esas, 2013/1440 karar sayılı bozma ilamında; “manevi zarar; tutuklanan şahsın sosyal çevresinde itibarının sarsılması ve hürriyetinden yoksun kılınması nedeniyle duyulan elem, ızdırap ve ruhi sıkıntılarının bir nebze de olsa giderilmesi amacına yöneliktir. Manevi zararın tümüyle giderilmesi olanaksız ise de; tayin edilecek manevi tazminatın kişinin acı ve ızdıraplarının dindirilmesine, sıkıntılarının azaltılmasına etken olacağı değerlendirildiğinde; manevi tazminata hükmedilen kişinin cezaevinde kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, tutuklanan şahsın üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler dikkate alınıp zenginleşme sonucu doğurmayacak, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir miktar olmasına özen gösterilmelidir.

İncelenen dosya kapsamına göre;

Davacı lehine hükmedilen 85000 TL manevi tazminatın günümüz koşullarına göre makul bir miktar olduğu kabul edilebilir ise de; davacının tutuklandığı 1993 yılı itibariyle bugüne kadar işleyecek faizi dikkate alındığında davacıya ödenecek tazminatın mahkemece hükmedilen miktarın yaklaşık 7 katına tekabül ettiği de dikkate alındığında 1993 yılı esas alınarak hükmedilen 85000 TL’nin belirtilen ölçütlere uymayıp zenginleşme doğuracak kadar fazla olduğunun gözetilmemesi ” nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiş ve mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma ilamındaki bozma nedenleri gözetilmeden bozma kararını etkisiz hale getirecek şekilde davacı lehine hükmedilen 35000 TL manevi tazminatın, davacının tutuklandığı 1993 yılından tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar geçecek sürede geçerli faiz çarpanı dikkate alındığında, ele geçecek parasal değerin 234000 TL’ye tekabül edip, buna göre hükmedilen manevi tazminat miktarının dairemiz içtihatlarına uygun olmayıp çok fazla olduğunun tespiti karşısında manevi tazminatın hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine bu ölçütlere uymayacak miktarda fazla manevi tazminata hükmedilmesi,

Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 21.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.