Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/6619 E. 2014/25767 K. 16.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/6619
KARAR NO : 2014/25767
KARAR TARİHİ : 16.12.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/333070

Mahkemesi : İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi : 02/07/2013

Numarası : 2012/558 – 2013/272

Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat

Davacı vekilinin 29.11.2012 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını, yapılan yargılama sonunda üzerine atılı suçla ilgili olarak ceza verilmesine yer olmadığına hükmedildiğini belirterek CMK’nın 141. ve devamı maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- Tazminat davasının dayanağı olan Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2012/89 Esas – 2012/263 Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinde; sanığın (davacının) kasten öldürme suçundan, 09.11.2011 – 14.06.2012 tarihleri arasında tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda hakkında ceza verilmesine yer olmadığına hükmedildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 04.09.2012 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 29.11.2012 tarihinde, CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı anlaşılmış, davacı hakkında, tazminat davasına dayanak teşkil eden Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2012/89 Esas – 2012/263 Karar sayılı ceza dosyasında yapılan yargılama sonunda eyleminin TCK’nın 27/2. maddesi kapsamında olduğu belirtilerek ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiğinin ve 5271 sayılı CMK’nın 144. maddesinde tazminat verilemeyecek kişiler arasında hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenlerin sayıldığının anlaşılması karşısında davanın 5271 sayılı CMK’nın 223/7 maddesi gereğince reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi,

2- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Sistemi üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 16.12.2014 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

1-Davacı hakkında TCK’nın 81/1, 39/2, 29. maddeleri gereğince kamu davası açılmış, bu suç dolayısıyla 216 gün tutuklu kalan davacı yargılama sonunda TCK’nın 27/2. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığı şeklindeki kararla hakkındaki kamu davası sonuçlanmıştır.

CMK’nın 141. maddesi koruma tedbirleri nedeniyle tazminat verilecek kişilerin beraat veya kovuşturmaya yer olmadığı kararı ile davanın sonuçlanmasını öngörse bile maddenin birinci fıkrasına 6459 sayılı Kanunla eklenen (k) bendi ve 6545 sayılı Kanunla maddeye eklenen 3. fıkra hükmü ve Yargıtay 12.Ceza Dairesi uygulamalarında hukuk devleti olmanın en önemli belirtisi olan devletin fertlere verdiği zararları tazmin etmesini öngören Anayasa 19/son, 40/son hükümleri ile yine Anayasanın 90. maddeleri gereğince iç hukuk kapsamında kanun hükmünde bağlayıcılığı olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da nazara alınarak birey mağduriyetlerinin giderilmesi amaçlanmıştır.

Bu kapsamda şartla tahliyeden fazla tutuklu kalınan süreler (12.CD, 24.01.2013/24083-1) ve yol tutuklamasında makul sürede hakim önüne çıkarılmama (12.CD, 15.05.2012/20114-12183) gibi hallerde mağdur olanların zararlarının giderilmesinin kabul edilmesi karşısında davacının haksız yere tutuklu kaldığı 216 gün için maddi ve manevi zararlarının giderilmesi gerekir.

2-CMK’nın 144. maddesinde tazminat isteyemeyecek kişiler arasında “kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler” de sayılmıştır.

Bir kimsenin kusurluluğundan söz edebilmek için o kişinin kusur yeteneğinin bulunması, yani failin kusurlu davranabilme kabiliyetine sahip olması gerekir.

Kusur yeteneği (isnat kabiliyeti) doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan ayırabilme ve buna göre davranabilme kabiliyetidir. Yani haksızlığı anlayabilme ve bu anlayışa göre davranabilme yeteneğinin bulunması gerekir. Bütün insanların kusur yeteneğine (isnat kabiliyetine) sahip olduğu kanuni karine olarak kabul edilmiştir. Bunun yanında ise bu kusur yeteneğini doğrudan kaldırdığına inanılan olgularda kabul edilmiştir.

Bunlar;

1- Belirli bir yaşın altında olanlar (Yaş küçüklüğü).

2- Akıl hastalığı olanlar.

3- Sağır dilsizler.

4- Geçici nedenler altında olanlar.

5- Alkol-uyuşturucu madde etkisi altında olanlar.

Kusur yeteneğini hiçbir işleme gerek kalmadan kaldıran bu beş halden birisinin bulunması halinde, CMK’nın 223.maddesinin 3.fırka (a-son) bendinde ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini kabul etmiştir. Yine aynı fıkranın b, c ve d bentlerinde diğer ceza verilmemesini gerektiren haller sayılmıştır. CMK’nın 144. maddesi ise sadece isnat yeteneği ile ilgili olan CMK’nın 223/3-a maddesindeki “yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması” hallerde tazminat verilemeyeceğini

kabul etmiştir. İşte CMK’nın 144/1-d. maddesinde belirtilen kusur yeteneğinin bulunmaması halleri olarak sayılan bu haller bakımından kanuna uygun olarak tutuklanan ve yakalanan kişiler hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi halinde tazminat istenemeyeceği öngörülmüştür. Kusur yeteneği olmayan kişinin eylemi suç vasfını korumakta, sadece ceza hukuku açısından kişiye ceza verilmemektedir.

Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle verilen nihai karar için tazminat verilmemesinin sebebi kusurluluğu kaldıran olguların olup olmadığı ancak yargılama aşamasında belli olacak olduğundan baştan koruma tedbirinin uygulanmasının haklı olduğu gerekçesi vardır. Dava konusu olay bakımından baktığımızda da sanık tutuklandıktan sonra bu isnat yeteneklerinin yokluğu nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmemiştir. Davacı bakımından, yaşının küçüklüğü, akıl hastalığı, geçici nedenler altında olma, alkol veya uyuşturucu madde kullanma etkisi altında olma durumu yoktur.

Davacının yargılandığı ceza davasında ise TCK’nın 27/2. maddesi gereğince “meşru savunmada sınırın mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez” hukuka uygunluk sebebi olan ceza sorumluluğunu kaldıran bir hukuka uygunluk hali bulunmaktadır. Bu haliyle baştan beri hukuka uygunluk sebebi içinde bulunan davacının tutuklanması ve yakalanması söz konusudur

3-28. 06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla CMK’nın 141.maddesine eklenen üçüncü fıkra gereğince “Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.” hükmü getirilmiştir. Bu düzenleme ile koruma tedbirleri dışında yapılan işlemlerden zarar görenlerin zararlarının giderilmesi amaçlanmıştır. Davacı, dava konusu olayda ceza hâkiminin hakkında meşru savunma uygulanacak kişiyi tutuklaması söz konusu olup fıkrada belirtilen hakim ve savcıların “yaptıkları işlemler” den zarar gören kişi durumundadır. Bu gibi hukuka aykırılıkların giderilmesi için bu hüküm getirilmiştir.

Kısaca davacının 6216 sayılı Kanunun 45-50. maddeleri gereğince hak arama yolu açık olmakla birlikte, hâkimin tutuklama yasağı olan bir konuda vermiş olduğu tedbir kararı ile davacı haksız yere tutuklu kalmış, yargılama sonunda kanaatimce meşru savunmadan beraat kararı verilmesi gerekirken ceza verilmesine yer olmadığına karar verilerek davacı aleyhine bir durum oluşturulmuştur.

Tüm açıkladığımız nedenlerden dolayı davacının uğradığı haksızlık nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi gerektiğini düşündüğümüzden tazminat verilmesini kabul eden mahalli mahkemenin kararının yerinde olduğunu ve onanması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.