Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/6483 E. 2014/12897 K. 27.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/6483
KARAR NO : 2014/12897
KARAR TARİHİ : 27.05.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/379999

Mahkemesi : Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi : 23/10/2013

Numarası : 2013/383 – 2013/446

Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacı vekilinin 20.05.2011 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını, yapılan yargılama sonunda üzerine atılı suçtan beraatine hükmedildiğini belirterek 466 sayılı Kanun gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Tazminat davasının dayanağını oluşturan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2004/325 Esas – 2009/75 Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinde; sanığın (davacının) Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak suçundan, 14.05.2004 – 15.10.2004 tarihleri arasında tutuklu kaldığı ve yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, hükmün temyiz incelemesi sonucu onanmak suretiyle 24.02.2011 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 20.05.2011 tarihinde işlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 466 sayılı Kanun gereğince öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı, dava için kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmakla,

Bozma üzerine yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davalı vekilinin kendileri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine ve eksik incelemeye, davacı vekilinin tazminat miktarına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tutuklamanın yapıldığı 14.05.2004 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi suretiyle tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, 154 gün süreyle tutuklanan davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının bu ölçütlere uymayıp fazla tayini,

2- 29/05/1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup bu hak asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağından ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamına dahil edilemeyeceği gözetilmeden, davacı lehine beraat hükmünün verildiği tarihte geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin maddi tazminat hesabına dahil edilmesi suretiyle fazla tayini,

Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, isteme uygun olarak BOZULMASINA, 27.05.2014 tarihinde bir nolu bozma sebebinde oybirliğiyle 2 nolu bozmada ise oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Dairemizin 14.5.2013 tarih ve 2013/9819-13464 sayılı bozma kararında 154 gün için tayin edilen manevi tazminat miktarı fazla görülmüş, bozma sonrası verilen 6.000 lirada 2014 yılı tutuklamaları için makul bir rakam olmasına rağmen faiziyle beraber düşünüldüğünde (yaklaşık 2.2 katı) emsal uygulamalara göre fazla kabul edilmiş olduğundan bir nolu bozma düşüncesine katılmakla beraber beraat edilen ceza davasında alınamayan vekalet ücretinin (müdafilik ücreti) koruma tedbirleri nedeniyle açılan tazminat davalarında maddi tazminat kapsamında ödenmeyeceğine dair iki nolu bozma düşüncesine aşağıdaki gerekçelerle katılmıyoruz.

1-29.5.1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İBK, (R.G, 4.9.1957) hukuk davaları esas alınarak kabul edilmiştir.

2-Bu Tevhidi İçtihat Kararından sonra yürürlüğe giren 1961 Anayasasının 30.maddesinde “Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselerin uğrayacakları her türlü zararlar kanuna göre Devletçe ödenir.” hükmüne dayanılarak 15.5.1964 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 446 sayılı “Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun.” bu zararların ödenmesine dair özel bir düzenleme getirmiştir. Aynı şekilde 1982 Anayasasının 19. maddesinde de benzer hükümler vardır.

3-466 sayılı Kanunun 1/7.maddesi uğranılacak her türlü zararların, 5271 sayılı Kanunun 141/1-son maddesinde de koruma tedbirleri nedeniyle uğranılan maddi ve manevi her türlü zararların Devletten istenebileceği öngörülmüştür. Dolayısıyla bu zararlara vekalet ücretleride dahildir.

4-Beraat edilen ceza davasında ödenmesi gereken vekalet ücretinin bu kararda gösterilip verilmesi gerektiği, verilmediği takdirde hükmün bu eksiklik nedeniyle temyiz edilerek bu ücretin alınabileceği düşüncesine dayanan ödenmemesi gerektiğine dair çoğunluk düşüncesi isabetli değildir. Beraat eden sanıklar için ödenecek vekalet ücreti (müdafilik ücreti) CMK’da açık bir hüküm olmadığından son beş yıldan beri ödenmesi yönünde oluşan ve isabetli olan uygulamaya dayanmaktadır. Beraat edilen dosyalarda koruma tedbirleri nedeniyle bir zarar görme olmadığında bu ücretin daha sonra ayrı bir dava ile istenemeyeceğini biz de kabul ediyoruz. Ancak nasılsa koruma tedbirleri nedeniyle açılacak tazminat davasında istenebilecek vekalet ücreti nedeniyle beraat kararlarının temyiz edilmesine gerek yoktur. Temyiz mahkemesinin iş yoğunluğunu artırmadan başka bir işe yaramamaktadır. Hepimiz biliyoruz ki beraat edilen dosyalarda ödenmesine karar verilen vekalet ücreti avukatlık asgari ücret tarifesine göre verilmekte, halbuki en azından bir kısım sanıklar tarafından müdafilere bu miktarın 10 veya 20 katı oranında ücret ödemesi yapılmaktadır. Kaldı ki beraat hükmünden önce muhasebe kayıtlarına giren ve sanıklar tarafından ödenen tüm vekalet ücretleri, miktarları ne olursa olsun ödenmesine karar verilmelidir.

Açıkladığımız bu nedenlerden dolayı, beraat edilen dosyada ödenmesine karar verilmeyen vekalet ücretinin açılacak tazminat davasında maddi tazminat kapsamında ödenmeyeceğine dair sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.