Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/6175 E. 2014/23055 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/6175
KARAR NO : 2014/23055
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/367496
Mahkemesi : Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 25/09/2013
Numarası : 2010/419 – 2013/217
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat

Davacı vekilinin 16.08.2010 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını, yapılan yargılama sonunda üzerine atılı suçtan beraatine hükmedildiğini belirterek CMK’nın 141. ve devamı maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tazminat davasının dayanağı olan Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2007/484 Esas – 2010/117 Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinde; sanığın (davacının) rüşvet alma ve verme suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçlarından, 18.07.2007 – 08.10.2007 tarihleri arasında tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, hükmün temyiz incelemesi sonucu onanmak suretiyle 04.06.2013 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 16.08.2010 tarihinde, CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı, kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmış, tutuklandığı tarihte özel bir bankada çalışan davacının, tutuklu kaldığı süredeki maaş ve ikramiyelerin kendisine ödendiğinin anlaşılması karşısında davacının tazmin edilebilir gerçek bir maddi zararının olmaması ve kendisi açısından ihlalden -tutuklanmadan- önceki koşulların sağlanmış olması nedeniyle, maddi tazminat talebinin reddedilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davalı vekilinin ve davacı vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, 82 gün süreyle tutuklanan davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının bu ölçütlere uymayıp eksik tayini,
2- Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.03.2007 gün ve 2-63 sayılı kararında açıklandığı üzere; haksız tutuklamadan kaynaklanan tazminat davalarında, ancak davanın tamamen reddi halinde davalı hazine lehine vekalet ücretine hükmedileceğinden, davanın kısmen kabulü halinde davalı hazine lehine vekalet ücretine hükmolunmayacağının gözetilmemesi,
3- Davacının maddi ve manevi tazminat talepleri için yasal faizin tarih belirtilmeksizin talep edilmesi karşısında kabul edilen tazminat miktarına dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi yerine manevi tazminat miktarı için talepten fazla olacak şekilde 08.10.2007 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi,
4- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Sistemi üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18.11.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.