Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/4073 E. 2014/21621 K. 03.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/4073
KARAR NO : 2014/21621
KARAR TARİHİ : 03.11.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/234941
Mahkemesi : İstanbul Anadolu 6. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 22/05/2013
Numarası : 2013/56 – 2013/170
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat

Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Tazminat talebinin dayanağı olan Kartal 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/993 esas sayılı ceza dava dosyasında sanık (davacı) hakkında silahla kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından yürütülen kovuşturma nedeniyle çıkarılmış olan yakalama emri üzerine, sanık (davacı) 01/05/2012 tarihinde kanuna uygun olarak yakalandıktan sonra, çıkarıldığı Kartal 2. Asliye Ceza Mahkemesince savunması alınarak serbest bırakıldığı ve ceza dava dosyasında yapılan yargılama sonucu 04/10/2012 tarihinde 2012/735 sayılı kararla yokluğunda beraatine hükmedildiği ve gerekçeli beraat hükmünün 08/11/2012 tarihinde davacıya tebliği edilerek 16/11/2012 tarihinde kesinleştirilmesine karşın, kesinleşmiş beraat hükmünün davacıya tebliğ edilmediği ve davanın 25/02/2013 tarihinde açıldığının anlaşılması karşısında, mahkemece toplanan deliller kapsamında yapılan yargılama sonunda, 5271 sayılı CMK’nın 142/1-a maddesinde karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her halde hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceğinin hüküm altına alındığı ve davacının yasal üç aylık süre geçtikten sonra dava açtığından bahisle davanın CMK’nın 142/1-a maddesinde ön görülen yasal 3 aylık sürede açılmadığı gerekçesi ile süre yönünden reddine karar verilmiş ise de;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlığı altındaki 40. maddesinin ikinci fıkrası gereğince; “Devlet, işlemlerinde ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını sonuna kadar arayabilmelerine kolaylık ve imkan sağlamayı amaçlamış, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerinin belirtilmesini, hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından belirtilen hususulara uyulmasını zorunlu kılmıştır. Bu temel ilkenin kaynağını yalnız Anayasa değil, 5271 sayılı CMK ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi de oluşturmaktadır.
Bu hükme paralel olarak 5271 sayılı CMK.nın 34. maddenin 2. fıkrasında, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.” Aynı Kanunun 231. maddesinin ikinci fıkrasında, “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.” Üçüncü fıkrada “Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hal varsa bu da bildirilir.” amir hükmü yer almaktadır. Kanunun 232/6. maddesinde ise; “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Yasal düzenlemelere bakıldığında; gerek yüze karşı verilen, gerekse yoklukta verilen hükümlerde yasa yolunun, süresinin, merciin ve şeklinin belirtilmesi ve bu hususların karara yazılması zorunlu kılınmıştır.
Somut olayda; tazminat talebine esas beraat hükmünde sanığa (davacıya) tazminat talep etme hakkı hatırlatılmamış, kesinleşmiş beraat hükmü tebliğ edilmemiş ve hüküm fıkrasında, kanun yolu, süresi, kanun yoluna başvuru şekli ve başvurunun hangi makama yapılacağının gösterilmemiş olması ve davacının vekili aracılığıyla 25/02/2013 tarihinde dava dilekçesi vererek beraat hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren yasal bir yıllık hak düşürücü sürede dava açtığının anlaşılması karşısında; davanın kabulü yerine yazılı gerekçe ile süre yönünden reddine karar verilmesi,
İsabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 03.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.