Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/4034 E. 2014/24259 K. 01.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/4034
KARAR NO : 2014/24259
KARAR TARİHİ : 01.12.2014

Tebliğname no : 12 – 2

Mahkemesi : Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi : 10/04/2013

Numarası : 2011/95 – 2013/248

Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat

Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 34. maddesinin 2. fıkrasında, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.” Aynı Kanunun 231. maddenin ikinci fıkrasında, “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.” Üçüncü fıkrada “Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hal varsa bu da bildirilir.” amir hükmü yer almaktadır. Kanunun 232/6. maddesinde ise; “Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Yasal düzenlemelere bakıldığında; gerek yüze karşı verilen, gerekse yoklukta verilen hükümlerde yasa yolunun, süresinin, merciin ve şeklinin belirtilmesi ve bu hususların karara yazılması zorunlu kılınmıştır. Somut olayda, tazminat talebinin dayanağı olan Bakırköy 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/08/2010 tarih, 2010/220 esas, 2010/289 karar sayılı beraat hükmünde, sanığa (davacıya) tazminat talep etme hakkı hatırlatılmamış, kesinleşmiş beraat hükmü tebliğ edilmemiş ve hüküm fıkrasında, tazminat talebi yönünden kanun yolu, süresi, kanun yoluna başvuru şekli ve başvurunun hangi makama yapılacağının gösterilmemiş olması karşısında, davacının vekili aracılığıyla 03/03/2011 tarihinde dava dilekçesi vererek beraat hükmünün kesinleşme tarihinden itibaren yasal bir yıllık hak düşürücü sürede dava açtığının anlaşılması nedeniyle; tebliğnamedeki (1) nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekili ve davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmolunması,

2-Tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında verilen beraat hükmünün kesinleşmesinden sonra, davacının tutuklu kaldığı dönemde uğradığı iddia olunan gelir kaybının dayanağı olan tahakkuk etmiş ücret ve aylıklarından yapılan kesintilerin bağlı bulunulan idari kuruma yapılacak başvuru yoluyla veya yetkili ve görevli idari yargı yerlerine konu ile ilgili yasal düzenlemelere uyulmadığı gerekçesi ile başvurulması halinde, iddia olunan ve ispatlanan maddi zararın hüküm altına alınabileceğinin anlaşılması karşısında, davacı tarafından maddi tazminat talebine konu edilen kaybın bağlı bulunduğu kurum tarafından giderilip giderilmediği veya idari yargı mercileri önünde dava konusu edilip edilmediğinin araştırılmaması suretiyle, eksik kovuşturma ile hüküm kurulması,

3-Gerekçeli karar başlığında ”dava” yerine ”suç” ve dava türü olarak ”Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat” ibaresi yerine, ”466 sayılı yasaya muhalefet” ibaresine yer verilmesi,

4-Yapılan temyiz incelemeleri sırasında, aynı konu ve tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla dava açıldığının tespit edilmesi nedeniyle, hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, davacı lehine aynı konu ve tutuklama nedenine dayalı açılmış başka dava bulunup bulunmadığının, Ulusal Yargı Ağı Sistemi üzerinden sorgulanıp, ilgili maliye hazinesinden sorularak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

İsabetsiz olup, davalı vekili ve davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 01.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.