Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/3510 E. 2014/18447 K. 23.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/3510
KARAR NO : 2014/18447
KARAR TARİHİ : 23.09.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/218825
Mahkemesi : Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 08/03/2013
Numarası : 2011/359 – 2013/78
Dava : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat

Davacı vekilinin 22.08.2011 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının sahibi olduğu şekere bir suç soruşturması nedeniyle el konulduğunu, yapılan yargılama sonunda şekerin iadesine hükmedildiğini belirterek, CMK’nın 141. ve devamı maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece reddine ilişkin hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tazminat davasının dayanağı olan Başkale 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 2010/234 Esas – 2011/42 Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinde; davacının sahibi olduğu şekere kaçakçılık suçu nedeniyle, 21.05.2007 – 23.05.2007 tarihleri arasında el konulduğu, yapılan yargılama sonunda beraatine ve şekerin de iadesine hükmedildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 12.05.2011 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 22.08.2011 tarihinde, CMK’nın 142/1. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı anlaşılmış, manevi tazminat davaları kişilik hakkını koruyan, haksız tecavüzün doğurmuş olduğu olumsuz sonuçlarını, yani zararın giderilmesini, telafi edilmesini amaçlar, manevi tazminat davası için, kişilik haklarının ihlal edilmesi özellikle sosyal ve duygusal kişilik değerlerinin ihlali ve hukuka aykırı bir fiilin bulunması gerekir. Yakalanan veya tutuklanan kimsenin gerek aile gerek iş çevresinde itibarının sarsılması, aile, çocuk ve yakınları için tutukevinde hasret çekilmesi, kişinin tutuklanması nedeniyle ruhi sıkıntılar çekmesi, cezaevi şartları, buralarda duyduğu acı ve ızdıraplar kişinin manevi zararının giderilmesini gerekli kılar, tutuklanan kimseye verilecek manevi tazminatın tespitinde; tutukluluk süresi, kişinin sosyal ve ekonomik yeri, üzerine yüklenen ve ceza kovuşturmasına konu olan suçun nitelik ve kapsamı göz önünde bulundurulmalıdır. Bu açıklamalar ışığında, yalnızca haksız yere yakalanan ya da tutuklanan kişinin çektiği acının karşılığı olarak manevi zarar ödenmesi gerektiği, haksız el koyma nedeniyle manevi tazminat şartlarının oluşmayacağı gözetilerek davacı lehine el koyma nedeniyle manevi tazminata hükmedilmemesinde isabetsizlik görülmemiş, elkoyma işlemi 21.05.2007 tarihinde yapılmış olup, Başkale 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 23.05.2007 tarihli 2007/222 Değişik iş sayılı kararı ile birlikte el konulan şekerin davacıya yediemin olarak iadesine karar verilmiş, 23.05.2007 tarihinde de fiilen teslimat yapılmış olup böylece 2 gün süreyle davacıya ait şekere el konulmuştur, elkoyma CMK hükümlerine uygun olarak yapılmış, ancak el koyma koruma tedbiri nedeniyle tazminat verilmesini öngören CMK’nın 141/1-j maddesi gereğince el konulan şekerin “zamanında geri verilmemesi” nedeniyle davacının zararının oluşmaması nedeniyle maddi tazminata hak kazanmadığı gözetilerek; davacı lehine el koyma nedeniyle maddi tazminata hükmedilmemesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Davacının bir suç soruşturması sırasında sahibi olduğu şekere 21.05.2007 tarihinde el konulduğu ve 23.05.2007 tarihinde nakdi teminat karşılığında şekerlerin davacıya teslim edildiği, soruşturma sonunda 22.02.2011 tarihinde beraatine hükmedildiğinin anlaşılması karşısında; davacının yalnızca yatırılan teminat parasının emanette kaldığı süre gününden bu paraya tahakkuk edecek faizi isteyebileceği nazara alınmadan, yazılı gerekçeyle maddi tazminatın reddine hükmedilmesi;
Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin eksik inceleme ile hüküm kurulduğuna ilişkin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden, bu sebepten 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 23.09.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.