Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/3375 E. 2014/22616 K. 12.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/3375
KARAR NO : 2014/22616
KARAR TARİHİ : 12.11.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/360795
Mahkemesi : Balıkesir (Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesi
Tarihi : 03/09/2013
Numarası : 2012/823 – 2013/853
Suç : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
İncelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının, eksik incelemeye ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1)Sanığın 20.10.2012 tarihinde askere sevk edildiği ve yargılama aşamasında asker olduğu anlaşılmakla; 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununun 5530 sayılı Kanunun 7. maddesi ile değişik 20/1. maddesinde yer alan “Er ve erbaşlar ile yedek subayların askere girmeden veya silâh altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi iki yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlara ait davalarda soruşturma ve kovuşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır.” hükmü uyarınca sanık hakkındaki kovuşturma işlemlerinin askerliğinin bitimine kadar geri bırakılması gerektiği gözetilmeden, savunma hakkı kısıtlanarak, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2)TCK’nın 179/3. maddesinde düzenlenen; alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir nedenle “emniyetli bir şekilde” araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanması suçu kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmamakla birlikte Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu raporlarında istikrarlı bir şekilde vurgulandığı üzere; alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği, ancak böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü gerektiği, incelenen dosyada;
Olay günü saat 00.45 sıralarında kavşaklarda geçiş önceliğine uymayarak şikayetçinin aracına çarparak maddi hasarlı trafik kazasına neden olduktan sonra olay yerinden kaçan, şikayetçinin plakasını bildirmesi üzerine davet üzerine polis merkezine gelen ve olaydan yaklaşık olarak 3 saat sonra yapılan ölçümde 0,76 promil alkollü olduğu anlaşılan ve vücuttaki alkol miktarının saatte ortalama olarak 15 promil azaldığı dikkate alındığında sanık hakkında atılı suçun unsurlarının oluştuğu gözetilmeyerek hatalı değerlendirme ile beraate karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321.maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 12/11/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.