Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/3107 E. 2014/20959 K. 27.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/3107
KARAR NO : 2014/20959
KARAR TARİHİ : 27.10.2014

Tebliğname No : 12 – 2013/193766
Mahkemesi : Malatya 3. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 19/04/2013
Numarası : 2013/83-2013/333
Suç : Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Bozma üzerine yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine, katılan vekilinin ceza miktarına ilişkin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, TCK’nın 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmış olup, eylemin; kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak ya da belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle gerçekleşmesi hali, aynı Kanunun 137. maddesinde cezada artırım nedeni olarak öngörülmüştür.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir. Herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmekte ise de, anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, maddenin uygulamasında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.
TCK’nın 136/1. maddesinin, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin, “verildiği”, “yayıldığı” veya “ele geçirildiği”nin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekir. Kişisel verilerin kaydedilmeden önce öğrenilmesi, hafızada tutulan kişisel verilerin başkalarına açıklanması, kişisel verilere salt duyu organları aracılığıyla vakıf olunması, ancak TCK’nın 134/1. maddesinin 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada, elektronik mühendisi olan sanığın, teknik servis elemanı olarak çalıştığı sırada, T.. Ö.. Tıp Merkezi psikiyatri anabilim dalında tedavi gören mağdure hemşirenin, C.. adlı bilgi sisteminde bulunan muayene bilgilerini okuyup, hastane çalışanlarına, mağdurenin intihar girişiminde bulunduğunu anlattığı olayda,
Dairemizin değişen görüşüne göre;
Mağdurenin kişisel verilerini, kaydedilmiş haliyle ele geçirip, bu haliyle başkalarına verdiğine veya yaydığına dair hakkında bir delil bulunmayan sanığın, mağdurenin özel yaşam alanındaki sağlık bilgilerini okuyup, içeriğini öğrendiği mağdureye ait kişisel verileri başkalarına açıklaması eyleminin, TCK’nın 134/1-1. maddesinde tanımlanan özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek, sanık hakkında, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27.10.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Sayın çoğunluğun, sanığın söz konusu eyleminin kişisel verileri vermek, yaymak ve ele geçirmek suçu olmayıp, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu olur düşüncesine katılmamaktayız. Şöyle ki;
Sanık elektronik mühendisi olup, teknik servis elemanı olarak çalıştığı sırada, T.. Ö.. Tıp Merkezi psikiyatri anabilim dalında tedavi gören mağdure hemşirenin C.. adlı bilgi sisteminde bulunan muayene bilgilerini okuyup, hastane çalışanlarına mağdurenin intihar girişiminde bulunduğunu anlattığı olayda,
Çoğunlukla aramızdaki uyuşmazlık, eylemin özel hayatın gizliliğini ihlal suçu mu yoksa kişisel verileri vermek, yaymak veya ele geçirmek suçu mu olduğuna ilişkindir.
Ele geçirme fiili başkasının hakimiyeti altında bulunan bir kişisel verinin failin hakimiyeti altına girmesi ile gerçekleşmiş olur.
Verilerin içeriği bilgilerin öğrenilmesi ile verilerin ele geçirilmesi suçu oluşmuştur. Burada korunan amaç verinin kendisi değil ilgili olduğu kişiyi korumaktır. Dolayısıyla verinin sadece içeriğinin öğrenildiği durumda da suçun işlendiğinin kabul edilmesi gerekir.
Önemli olan birinin normalde ulaşmaması gereken bir bilgiye ulaşmasının engellenmesidir. Verilerin sadece okunması da bu suça vücut verir. Yani kişisel verilerin ele geçirilmesi suçu oluşmuştur.
Olayımızda sanık söz konusu bilgiye sistemden okuyarak ulaşmış ele geçirmiştir.
Yukarıda izah edilen sebeplerden dolayı sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyoruz.