Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/2393 E. 2014/15532 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/2393
KARAR NO : 2014/15532
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/87338

Mahkemesi : Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi : 13/12/2012

Numarası : 2011/156 – 2012/652

Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacı vekilinin 25.05.2011 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını, yapılan yargılama sonunda üzerine atılı suçtan beraatine hükmedildiğini belirterek 466 sayılı Kanun gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü,

Her ne kadar hükümden önce, 21.07.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz sınırı ve hükmolunan tazminat miktarına göre, hüküm davalı hazine yönünden kesin nitelikte ise de, dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.02.2013 gün ve 2012/9-1384 esas, 2013/68 sayılı kararında da belirtildiği üzere, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarının reddedilen bölümünün temyiz sınırının üzerinde olması ve davacı vekili tarafından bu bölüm temyiz edilmiş olup, davalı Hazine vekiline buna bağlı olarak, hükmü temyiz etme hakkı vereceği ve bu kapsamda hükmün davalı Hazine vekili yönünden de temyizi kabil olduğunun anlaşılması karşısında; hükmün kesin ve temyiz edilemez nitelikte olduğu belirtilerek, davalı Hazine vekilinin temyiz talebinin reddini öneren tebliğnamenin (1.) numaralı görüşüne iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre; davalı vekilinin, faize ilişkin; davacı vekilinin ise, tüm temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Dava, 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup; Ceza Genel Kurulu’nun 23/03/2010 tarih ve 2009/256 esas ve 2010/57 sayılı kararında, 466 sayılı Kanun’un 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının arandığı, ancak adı geçen kararda tazminat davasının ne zamana kadar açılması gerektiğine dair bir açıklama bulunmamakla birlikte, hiç bir hakkın sonsuza dek dava konusu yapılamayacağı, özel hukuk kapsamında değerlendirilmesi gereken bu talebin de makûl bir süre içinde dava konusu

edilmesi gerektiği, dava süresi açısından en lehe kabul ile bu itibarla Borçlar Kanunu’nun 60. maddesindeki sürenin kabulünün gerektiği ve her koşulda davanın 10 yıllık süre içinde açılması gerektiği kabul edilmekle kanun dışı yakalanan veya tutuklananlar hakkında beraat hükmünün verilmesinden itibaren 10 yıl dolduktan sonra 466 sayılı Kanun’a göre tazminat istenemeyeceği, bu kapsamda incelemeye konu olan tazminat davasına dayanak teşkil eden Diyarbakır 1. Devlet Güvenlik Mahkeme’sinin, 23.01.1996 tarih, 1990/34 Esas – 1996/5 Karar sayılı dosyasının içeriğine göre, davacı hakkındaki beraat hükmünün 31.01.1996 tarihinde kesinleştiği, davanın 25.05.2011 tarihinde, 10 yıl dolduktan sonra açıldığının anlaşılması karşısında, süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz değerlendirme ile kısmen kabulüne karar verilmesi;

Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin davanın süresinde açılmadığına ilişkin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, isteme sonuç itibariyle uygun olarak, BOZULMASINA, 24.06.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.