YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/22680
KARAR NO : 2016/3210
KARAR TARİHİ : 29.02.2016
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : Beraat
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan ve şikayetçi vekilleri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-Şikayetçi … vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Kentsel ve 3. derece doğal sit alanı olarak tescilli sınırlar dahilinde yer alıp, izinsiz fiziki müdahalede bulunulan yol ve doğal su kanalının etrafında yer alan bir kısım taşınmazların maliki olan …’ın 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan doğrudan doğruya zarar görmediğinden CMK’nın 237/1. maddesi kapsamında açılan davaya katılma hakkının bulunmadığı, yasal temsilcisi şikayetçi …’in davaya katılmasına karar verilmiş ise de, bu hususun verilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi vermeyeceğinden, şikayetçi …’in vekili aracılığı ile yaptığı temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
2- Katılan kurum vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılanlar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Anayasa Mahkemesi’nin 13/10/2012 tarih, 28440 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2011/18 Esas, 2012/53 sayılı kararı ile 08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; Yüksek Mahkemece “mülkiyet hakkı ihlali” iddiasının kabul edilmediği, ancak, hukuk devletinin temel ilkelerinden olan “belirlilik ilkesi”ne göre, kişilerin maliki bulundukları taşınmazların korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı niteliğiyle tescilli olduğunu ya da sit alanı içerisinde kaldığını öğrenmeleri gerektiği hususunun vurgulandığı, iptal hükmündeki gerekçeler doğrultusunda, 2863 sayılı Kanunun “tespit ve tescil” başlıklı 7. maddesinin 6498 sayılı Kanun ile değiştirildiği, buna göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edilmesi; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulması gerektiği; belirtilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılacağı; ilan edilmese dahi muhatapların ilgili taşınmazın sit alanında kaldığını bildiklerinin anlaşılması halinde, izinsiz yapılan uygulamalardan sorumlu olacakları, keza 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’da yapılan değişikliklerin amacının, sit alanı tesciline ilişkin kararların, ilgilileri tarafından öğrenilmesini sağlamaya yönelik olduğu;
Bu bilgiler ışığında; … Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 18/12/2002 tarih, 2041 sayılı kararı ile tescil edilip, 22/01/2003 tarih, 2131 sayılı kararı ile onaylanan koruma amaçlı imar planında kentsel ve 3. derece doğal sit alanı olarak gösterilen sınırlar dahilinde yer alan, … ili, Merkez ilçesi, … mahallesi, … mevkii, 322 ada 8 ve 1 parseller ile 477 ada 12 parsel arasındaki yola sanık tarafından hafriyat döktürülerek yol kotunun yükseltilip, parseller arasındaki doğal su kanalının kapatıldığının tespit edildiği, mahkeme tarafından yapılan tüm araştırmalara rağmen müdahalede bulunulan arazinin kentsel ve 3. derece doğal sit alanı olarak tesciline dair ilgili koruma kurulu kararlarının mahallinde usulüne uygun bir şekilde ilan edilip edilmediği açıklığa kavuşturulamamış ve sanığın dosya kapsamında mevcut savunması incelendiğinde, dava konusu yerin niteliğini bilip bilmediğine dair bir beyanının bulunmadığı görülmesine karşın, şikayetçi …’in suç tarihinde, sanığın 3. derece doğal sit alanında bulunan yola izinsiz müdahalede bulunduğunu vurgulayarak, … Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaatta bulunması hususu dikkate alındığında, çevrede yaşayan şahıslar tarafından bölgenin bu vasfının bilinebileceği, bu kapsamda öncelikle, müdahalede bulunulan taşınmazların bulunduğu bölgede yaşayan şahısların, dava konusu taşınmazların ve bulundukları bölgenin kentsel ve 3. derece doğal sit alanı sınırlarında kaldığını bilip bilmedikleri hususunda araştırma yaptırılıp, diğer yandan, sanık tarafından bu bölgede inşaat yaptırıldığı görülmekle, bu inşaat için alınan ruhsat ve izne ilişkin belgelerin bir örneği dosyaya getirtilip, dava konusu yerin kentsel ve 3. derece doğal sit alanında kaldığına dair herhangi bir ibare bulunup bulunmadığı araştırılıp, bu kapsamda sanığın, müdahalede bulunduğu yolun kentsel ve 3. derece doğal sit alanı sınırlarında kaldığını bilip bilmediği hususu açıklığa kavuşturulup, bilmediği kanaatine varılması halinde, beraatine karar verilmesi, sanığın suça konu yerin kentsel ve 3. derece doğal sit alanı sınırlarında kaldığını bildiği kanaatine varılması halinde;
Mahallinde, ziraat ve inşaat mühendisi ile fen bilirkişi refakatinde keşif icra edilerek, bölgenin sit alanı vasfı, müdahalenin niteliği hususunda rapor düzenlettirilip, diğer yandan, bünyesinde koruma, uygulama denetim büroları kurulan idarelerden izin almaksızın veya izne aykırı olarak izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunanların, 2863 sayılı Kanunun 65/4 maddesi gereğince cezalandırılması gerekeceği, bu kapsamda, suça konu taşınmazın bulunduğu ilde suç tarihi itibariyle il özel idaresi veya belediye başkanlığı bünyesinde koruma, uygulama denetim bürosu kurulup kurulmadığı araştırılıp, eğer kurulmuş ise, taşınmazın bulunduğu yerin koruma, uygulama denetim bürosunun sorumluluk alanı kapsamında bulunup bulunmadığı hususu tespit edilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumun takdir ve tayini gerekirken, 6498 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanunda yapılan değişikliklere yanlış anlam yüklenip, eksik araştırmaya dayalı olarak, sanığın beraatine dair yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince sanığın beraatine ilişkin hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 29/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.