YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1836
KARAR NO : 2014/17105
KARAR TARİHİ : 02.09.2014
Tebliğname no : 12 – 2013/157127
Mahkemesi : İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 05/02/2013
Numarası : 2012/81- 2013/23
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat
Davacının maddi ve manevi tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Davanın niteliğine göre, davacı vekilinin duruşmalı inceleme isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318. maddesi gereğince reddine;
Her ne kadar hükümden önce, 21.07.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz sınırı ve hükmolunan tazminat miktarına göre, hüküm davalı hazine yönünden kesin nitelikte ise de, dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.02.2013 gün ve 2012/9-1384 esas, 2013/68 sayılı kararında da belirtildiği üzere, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarının reddedilen bölümünün temyiz sınırının üzerinde olması ve davacı vekili tarafından bu bölüm temyiz edilmiş olup, davalı Hazine vekiline buna bağlı olarak, hükmü temyiz etme hakkı vereceği ve bu kapsamda hükmün davalı Hazine vekili yönünden de temyizi kabil olduğunun anlaşılması karşısında, davacı vekili ile davalı vekilinin temyizleri gereğince yapılan incelemede;
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, davacı vekili ve davalı vekilinin, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Dava, 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup; Ceza Genel Kurulu’nun 23/03/2010 tarih ve 2009/256 esas ve 2010/57 sayılı kararında, 466 sayılı Kanun’un 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’na atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının arandığı, ancak adı geçen kararda tazminat davasının ne zamana kadar açılması gerektiğine dair bir açıklama bulunmamakla birlikte, hiçbir hakkın sonsuza dek dava konusu yapılamayacağı, özel hukuk kapsamında değerlendirilmesi gereken bu talebin de makûl bir süre içinde dava konusu edilmesi gerektiği, dava süresi açısından en lehe kabul ile Borçlar Kanunu’nun 60. maddesindeki sürenin kabulünün gerektiği ve her koşulda davanın 10 yıllık süre içinde açılması gerektiği kabul
edilmekle; incelemeye konu olan tazminat davasına dayanak teşkil eden Adana 1 No’ lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin, 01.05.2001 tarih 2001/49 esas ve 2001/87 karar sayılı dosyasındaki kesinleşme şerhine göre; davacı hakkındaki beraat hükmünün 09.05.2001 tarihinde kesinleştiği, davanın 29.02.2012 tarihinde, 10 yıl dolduktan sonra açıldığının anlaşılması karşısında, süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü ile tazminata hükmedilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
a) Davacı lehine maktu vekalet ücreti yerine, dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi,
b) 29/05/1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın’da belirtildiği üzere, ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup bu hak asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağından, ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamına dahil edilemeyeceği gözetilmeden, davacı lehine beraat kararının verildiği tarihte geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarife’si gereğince, hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin maddi tazminat hesabına dahil edilmesi suretiyle fazla tayini,
Kanuna aykırı olup, davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 02/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.