Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/18183 E. 2014/22935 K. 17.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/18183
KARAR NO : 2014/22935
KARAR TARİHİ : 17.11.2014

Tebliğname no : 12 – 2014/93805
Mahkemesi : Mersin 7. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar Tarihi : 18/11/2013
Numarası : 2012/617 – 2013/777
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin, diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK’nın 50 ve 51. maddelerinin her ikisinin de kişiselleştirme kurumu ve birbirlerine önceliklerinin bulunmaması ve birinin diğerine göre daha lehe olduğunun ilke olarak ileri sürülemeyeceği, kişi hürriyetini kısıtlaması nedeni ile hapis cezasının, malvarlığına yönelik olan adli para cezasından daha ağır nitelikte olduğu hususunda bir şüphe bulunmamakta ise de; bu tespitten hareketle hemen bir sonuca varılmaması, açıklandığı üzere önceki ve sonraki hükümlerde yer alan ceza ve yaptırımların tüm yönleri ile karşılaştırılması, sanığın sosyal ve ekonomik durumu da gözönüne alınmak suretiyle kazanılmış hakkın ihlal edilip edilmediğinin belirlenmesi gerektiği, dosya içeriğine göre sanığın, evli ve iki çocuklu bir ev hanımı olduğu ve aylık gelirinin 800 TL olduğunu beyan ettiği, bu nedenle de bozma öncesi hükümde sanığın ekonomik durumu gözetildiğinde hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi halinde ödeme imkanının bulunmadığı gerekçesiyle hapis cezasının seçenek yaptırım olan adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına ve cezanın ertelenmesi karar verildiğinin anlaşılması karşısında ve bozma sonrası sanığın ekonomik durumunun değiştiğine ilişkin bir tespit ve istekte bulunmadığı halde hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi,
Kabule göre de;
TCK’nın 50/6. maddesinde bulunan “yaptırımın” ibaresinin 01/03/2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 26/02/2008 tarih 5739 sayılı Kanunun 4. maddesi ile “tedbirin” olarak değiştirilmesi ile sözü edilen maddenin birinci fıkrasının “a” bendi uyarınca hapis cezasının
paraya çevrilmesi seçenek yaptırım, diğer bentlerde düzenlenen hususların ise seçenek tedbir niteliğinde olduğu, TCK’nın 50/6. maddesinde hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesinin sonuçlarının düzenlendiği, somut durumda ise sanık hakkında bir tedbir niteliğini haiz olmayan, kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verildiği, kaldı ki bu durumun hükmün tesisi aşamasında değil, hükmün kesinleşmesinden sonra infaz aşamasında nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin infazı kısıtlar biçimde yazılı şekilde karar tesis edilmesi ve TCK’nın 52/4. maddesi gereğince, taksitlerden birinin ödenmemesi halinde, geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtar edilmesi ile yetinilmesi yerine, infaz aşamasında nazara alınması gereken 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi gereğince ihtarına karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 17.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.