Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/1554 E. 2014/17840 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1554
KARAR NO : 2014/17840
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

Tebliğname No : 12 – 2013/172763
Mahkemesi : Şarkikaraağaç Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 26.03.2013
Numarası : 2013/24-2013/92
Suç : Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması

Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dosya içeriği, sanık savunması, katılanın beyanları, tanık anlatımları ve CD çözüm tutanağına göre; sanığın, 2010 yılı sonlarına kadar araçları ile adliyenin çeşitli işleri nedeniyle ücret karşılığında personel taşıma işlerini yürüttüğü, katılanın ise adliyede sözleşmeli personel olarak çalıştığı, sanığın, aynı yıl içerisinde bir gün evinde misafirlikte bulunan katılan ve kimliği belirsiz 2 kişi ile aralarında geçen kendisinin de katıldığı aleni olmayan bir sohbette, adliye personellerinden bazı kişilerin rüşvet aldığı yönündeki konuşulanları, diğer konuşanların rızası olmadan cep telefonu ile kayda alarak, olaydan yaklaşık 2 yıl sonra 06.03.2012 tarihinde bazı adliye personellerinin kendisinden rüşvet istediği, vermeyince adliyenin yolcu taşıma işlerine çağrılmadığı, en son 1,5 yıl önce Kadir isimli adliye görevlisinin kendisinden su ısıtıcısı satın almasını istediği, bu olaya katılanın tanık olduğu, katılanın kendisine, su ısıtıcısı almadığın için adliye işlerine gelemiyorsun ancak su ısıtıcısı alan Mevlüt isimli kişi keşiflere gidiyor dediğini iddia ederek Cumhuriyet Başsavcılığında şikayetçi olması, 20.06.2012 tarihinde de 2010 yılında evinde katılanın da katıldığı sohbetteki aleni olmayan söyleşiye ilişkin ses kaydının bulunduğu CD’yi soruşturma dosyasına ibraz etmesi biçiminde gelişen olayda; işlenmekte olan bir suça ilişkin, kaybolma olasılığı bulunan mevcut bir delilin muhafazasını sağlamak için yapılan kayıtlar hukuka uygun kabul edilebilir ise de, sanığın konuşmaların yapıldığı 2010 yılında adli mercilere müracaat etmek yerine olaydan yaklaşık 2 yıl sonra rüşvet vermemesi nedeniyle adliye işlerine çağrılmadığını iddia ederek şikayette bulunduğu, konuşmaya katılan diğer iki kişinin
kimlik bilgilerini soruşturma dosyasına vermediği gibi rüşvet alıp verme nedeniyle yürütülen soruşturmanın delil yetersizliği nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlandığı, katılanın, konuşulanların dedikodu niteliğinde olduğu, bizzat tanık olduğu bir olayın bulunmadığı yönündeki beyanları da dikkate alındığında, sanığın adliye görevlileri aleyhine delil bulundurmak amacıyla hareket ettiği, iyi niyetli olmadığı, adli mercilere yardımcı olmak amacıyla hareket etmediği anlaşıldığından, sanığın, hukuka aykırı hareket ettiğinin kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve sanık müdafinin suçun unsurlarının oluşmadığına, suç kastına, ceza miktarına, lehe hükümlerin uygulanmadığına, savunma hakkının kısıtlandığına ilişkin temyiz itirazlarının reddine ancak;
Sanığın, katıldığı aleni olmayan söyleşinin tarafı olması, söyleşinin sanık, katılan ve başkaca 2 kişi arasında geçtiğinin anlaşılması karşısında, eylemin TCK’nın 133/2-3. maddesine uyan kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu oluşturduğu gözetilmeden, olayda uygulama yeri bulunmayan aynı Kanunun 133/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, aynı Kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 15.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.