Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/14875 E. 2014/18438 K. 23.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/14875
KARAR NO : 2014/18438
KARAR TARİHİ : 23.09.2014

Tebliğname no : 12 – 2014/55717
Mahkemesi : Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 18/12/2013
Numarası : 2013/448 – 2013/620
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacı vekilinin 07.10.2011 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını, yapılan yargılama sonunda üzerine atılı suçtan beraatine hükmedildiğini belirterek 466 sayılı Kanun gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tazminat davasının dayanağını oluşturan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin, 2004/34 Esas – 2008/193 Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinde; sanığın (davacının) terör örgütünün sair efradı olma suçundan, 26.12.2001 – 03.04.2002 tarihleri arasında tutuklu kaldığı ve yapılan yargılama sonunda beraatine hükmedildiği, hükmün temyiz edilmeksizin 10.02.2009 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının 07.10.2011 tarihinde işlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 466 sayılı Kanun gereğince öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı, dava için kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmış, dairemizin 18.06.2013 gün ve 2013/9039 Esas – 2013/16635 Karar sayılı bozma ilamı öncesi, 21.12.2011 tarihli maddi tazminata ilişkin hükmün açıkça onanmadıkça kesinleşmiş sayılamayacağı gözetilmeden, bozma sonrası yapılan yargılama sonunda maddi tazminat konusunda karar verilmemiş ise de, bu hususta mahallinde karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Bozma üzerine yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davalı vekilinin, kendileri lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine; davacı vekilinin ise, tazminat miktarına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, 26.12.2001 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi suretiyle tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, 98 gün süreyle tutuklanan davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının bu ölçütlere uymaksızın fazla tayini,
2- 29/05/1957 tarih ve 4-16 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere, ait olduğu davada hüküm altına alınması gereken vekalet ücreti, yargılama giderleri kapsamında olup bu hak asıl davadan bağımsız olarak dava konusu yapılamayacağından ceza davasında ödenmeyen vekalet ücretinin, maddi tazminat kapsamına dahil edilemeyeceği gözetilmeden, davacı lehine beraat hükmünün verildiği tarihte geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin maddi tazminat hesabına dahil edilmesi suretiyle fazla tayini,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 23.09.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.