YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/14498
KARAR NO : 2015/10890
KARAR TARİHİ : 16.06.2015
Mahkemesi: Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma
Uygulama : TCK’nın 179/3 yollamasıyla 179/2, 62, 50/1-a, 52/4. maddeleri uyarınca mahkumiyet.
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm sanık ve mahalli Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 34. maddesinin 2. fıkrasında, “Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.” Aynı Kanunun 231. maddesinin ikinci fıkrasında, “Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.” Üçüncü fıkrada “Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hal varsa bu da bildirilir.” amir hükmü yer almaktadır. Kanun’un 232/6. maddesinde ise; “Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.Yasal düzenlemelere bakıldığında; gerek yüze karşı verilen, gerekse yoklukta verilen hükümlerde yasa yolunun, süresinin, merciin ve şeklinin belirtilmesi ve bu hususların karara yazılması zorunlu kılınmıştır. Somut olayda kararın temyizi kabil olmasına rağmen itiraz kanun yoluna tabi olduğunun belirtildiği, ancak sanık tarafından yasal süresi içinde temyiz edildiği anlaşılması nedeniyle mahalli Cumhuriyet savcısının bu yöndeki bozma istemi kabul edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın bir nedene dayanmayan temyiz itirazları ile, mahalli Cumhuriyet savcısının sanığın kanun yoluna başvuru konusunda yanıltılmasına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Kasıtlı suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütlerden olan failin kastı, suçun işleniş biçimi ile meydana gelen tehlikenin ağırlığı nazara alınmak suretiyle TCK’nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, sanığın 2,16 promil alkollü olarak direksiyon hakimiyetini kaybettiği olayda, sanığın kastının yoğunluğu, almış olduğu alkolün derecesi ve meydana gelen tehlikenin ağırlığı gözetilerek, alt sınırdan uzaklaşılarak hak ve nasafete uygun bir ceza yerine asgari hadden ceza tayini,
2- TCK’nın 50/3. maddesinde, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının TCK’nın 50/1. maddesinde yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrileceğinin hüküm altına alındığı, adli sicil kaydında bir çok mahkumiyeti bulunan 1958 doğumlu sanığın, son olarak tehdit suçundan 26.04.2013’de yerine getirilmiş 5 ay hapis cezası mahkumiyetinin bulunduğu, bu itibarla, TCK’nın 50/3. maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşmediği gözetilmeksizin, sanık hakkında tayin olunan 25 gün hapis cezasının başkaca bir gerekçe gösterilmeden tedbire çevirme zorunluluğu gerekçe gösterilerek adli para cezasına çevrilmesi,
3- Gerekçeli karar başlığında CMK’nın 232/2-c maddesi uyarınca suçun işlendiği zaman diliminin gösterilmemesi;
Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 16/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.