Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/1360 E. 2014/25179 K. 10.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1360
KARAR NO : 2014/25179
KARAR TARİHİ : 10.12.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/212010
Mahkemesi : Gebze 3. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 19/02/2013
Numarası : 2011/158 – 2013/71
Suç : Taksirle öldürme, görevi kötüye kullanma

Taksirle öldürme suçundan sanığın beraatine, görevi kötüye kullanma suçundan TCK’nın 257. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin hükümler, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- 14.02.2009 tarihinde sanığın Gebze Devlet Hastanesi acil servisinde nöbetçi pratisyen olarak görev yaptığı sırada, ölen C.. K..’ın ailesi tarafından bulantı, kusma şikayeti ile getirildiği, ilk kez Dr. M.. P.. tarafından muayene edilip tedavisinin yapıldığı ancak; 15.02.2009 tarihinde saat 00.04’de şikayetleri geçmeyince aynı hastaneye tekrar başvurduğu, tıbbi kayıtlara göre sanık A.. T..’nın öleni muayene edip akut bronşit tanısı koyup, Novapirine, Iespor ampul uygulandığı, 16.02.2009 tarihinde saat 13.00 dolaylarında ölenin ateş, kusma, kendinden geçme şikayeti ile özel hastaneye götürüldüğü ateşinin yüksek olması sebebiyle SSS enfeksiyonu düşünülerek aynı gün saat 13.40-17.30 arası takibi yapılıp fakülte hastanesine sevk edildiği, 16.02.2009’da fakülte hastanesine kabul edildiği, kusma, ateş, baş ağrısı ve kasılmaları olması üzerine yatışı yapılıp tedavi uygulandığı, takip ve tedavisi sürerken 17.02.2009 tarihinde kardiak arrest geliştiği, çocuğun menenjit ve gelişen komplikasyonlardan dolayı vefat ettiği olayda; Sağlık Grup Başkanlığı tarafından yapılan ön inceleme sonunda; sanığın hastanın fiziki muayenesini gerektiği şekilde yaparak teşhis koyup koymadığı anlaşılamamış olmakla birlikte, gerek konulan teşhis neticesinde hastaya uygulanan tedavinin yetersizliği ve hastane imkanlarının ayrıcı tanıda kullanılmamış olması veya uzman konsültasyonu istenmemiş olması gerekçesiyle hakkında soruşturma izni verilmesine karar verildiği, Yüksek Sağlık Şurası raporunda “ölenin bulantı ve kusma şikayetiyle Acil Servise ilk müracaatında semptomatik tedavi uyguladığından dolayı Dr. M.. P..’ın (Pratisyen Hekim) kusursuz olduğuna, kişinin ikinci müracaatında da aynı sıkıntıları devam ederken menenjit olabileceğini düşünüp gerektiği gibi muayene etmeyen, gerekli tetkikleri ve konsültasyonu istemeyen sanık A. T..’nın (Pratisyen Hekim) kusurlu olduğuna, Özel Merkez Hastanesinde kişiye menenjit teşhisi konduğu, yoğun bakım olmaması nedeniyle sevk edilen hastanın sevkinden önce prensip olarak antibiyotik tedavisine başlanması gerektiği, bunun yapılmamasının eksiklik olduğuna, ancak antibiyotik tedavisine başlanması halinde dahi hastanın kaybedilebileceğinin ve ölümle direk illiyet bağı kurulamayacağının” belirtildiği, Adli Tıp Kurumu 1.İhtisas Kurulu’nun 12.01.2011 tarihli raporunda; “Her ne kadar otopsi yapılarak iç organ değişimleri araştırılmamış olmakla birlikte, tıbbi belgelere göre kişinin ölümünün menenjit ve gelişen komplikasyonlardan ileri geldiği, kişinin 14/02/2009 ve 15/02/2009 tarihindeki her iki başvurusunda da ayırıcı tanıda gerekli tetkik ve tedavilerin yapılmamasının eksiklik olduğu ancak hastada ortaya çıkan menenjit tablosunda uygun tanı ve tedaviye rağmen ölüm görülebileceği, tedavinin bu riski azaltacağı dikkate alındığında; Dr.A.. T.. ve Dr.M.. P..’ın uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığına” oy birliği ile karar verildiği, son olarak İstanbul 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu 07.11.2012 tarihli raporunda ise “Tıbbi belgelerden 14.02.2009 tarihinde sabah 07.22’de bulantı, kusma şikayeti ile getirildiği, Dr. M.. P.. tarafından Emedur, Novaprine yapıldığı, hastanın kusma şikayeti geçmeyince aynı günün gecesi saat 00:04’de acile getirildiği, burada Dr. A.. T..’nın görüp hastaya Novapirine, Iespor ampul uyguladığı, ifadelerden hastanın Pazar günü kusması devam edip, baş ağrısı şikayetinin Pazar akşamı başladığı, 16.02.2009 tarihinde götürüldüğü özel hastanede meningeal irritasyon bulguları olmadığı, menenjitin ayırıcı tanıda ilk başlangıçta üst solunum yolu enfeksiyonu ile karışabileceği, hastanın 14.02.2009 ve 15.02.2009 tarihli gelişlerinde klinik tablonun ortaya çıkmamış olması, bulantı, kusma dışında şikayetinin olmaması nedeniyle 14.02.2009 tarihinde semptomatik tedavi düzenlenmesi ve 15.02.2009’da üst solunum yolu enfeksiyonu olarak değerlendirilmesinin o anki şikayetler ile uyumlu olup menenjit tablosuna ait klinik bulguların olmaması, tablonun çok hızlı ve dramatik seyrettiği dikkate alındığında, hastayı gören Dr. M.. P.. ve Dr. A.. T..’nın kusurunun bulunmadığına oy birliğiyle karar verildiğinin belirtilmesi karşısında, Yüksek Sağlık Şurası ve Adli Tıp Kurumu raporları arasındaki aykırılığın giderilmesi için Adli Tıp Kurumu Büyük Genel Kurulu’ndan rapor alınıp, sanığın kusurlu davranışı bulunup bulunmadığı, bulunduğu taktirde ölum ile kusurlu davranışı arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığının saptanmasıdan sonra rapor sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
2- TCK’nın 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesi yerine TCK’nın 257/2, 53/1-2. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığında karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 10/12/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.