Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/1316 E. 2014/6737 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1316
KARAR NO : 2014/6737
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/95755
Mahkemesi : Batman 1. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 28.11.2012
Numarası : 2012/272-2012/348
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacı vekilinin 18.06.2012 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle gözaltında ve tutuklu kaldığını, yapılan soruşturma sonunda beraet kararı verildiğini belirterek 466 sayılı Kanun gereğince maddi ve manevi tazminat talebinde bulunması üzerine açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Her ne kadar hükümden önce, 21.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değişik 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. maddesindeki temyiz sınırı ve hükmolunan tazminat miktarına göre, hüküm davalı hazine yönünden kesin nitelikte ise de, dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.02.2013 gün ve 2012/9-1384 esas, 2013/68 sayılı kararında da belirtildiği üzere, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarının reddedilen bölümünün temyiz sınırının üzerinde olması ve davacı vekili tarafından bu bölüm temyiz edilmiş olup, davalı Hazine vekiline buna bağlı olarak, hükmü temyiz etme hakkı vereceği ve bu kapsamda hükmün davalı Hazine vekili yönünden de temyizi kabil olduğunun anlaşılması karşısında, hükmün kesin ve temyiz edilemez nitelikte olduğu belirtilerek, davalı Hazine vekilinin temyiz talebinin reddini öneren tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir.
Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Dava 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2009/256 esas-2010/57 sayılı kararında 466 sayılı Kanunun 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının arandığı, ancak adı geçen kararda tazminat davasının ne zamana kadar açılması gerektiğine dair bir açıklama bulunmamakla birlikte hiçbir hakkın sonsuza dek dava konusu yapılamayacağı, özel hukuk kapsamında değerlendirilmesi gereken bu talebin de makul bir süre içinde dava edilmesi gerektiği dava süresi açısından en lehe kabul ile Borçlar Kanununun 60. maddesindeki sürenin kabulü gerektiği ve her koşulda davanın 10 yıllık süre içinde açılması gerektiği kabul edilmekle kanun dışı yakalanan veya tutuklananlar bakımından, beraet hükmünün verilmesinden itibaren 10 yıl dolduktan sonra 466 sayılı Kanuna göre tazminat istenemeyeceği bu kapsamda tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında 24.05.1995 tarihinde verilen beraet hükmü ile, tazminat davasının açılmış olduğu 02/08/2011 tarihine kadar, 16 yıldan fazla süre geçtiği ve davacının bu uzun süre içerisinde hakkındaki beraet hükmünden haberdar olmadığından söz etmenin yaşamın olağan akışına uymayacağı, davanın süresinde açıldığının kabulünün mümkün olamayacağı gözetilmeden, süresinde açılmayan davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile davacı lehine tazminata hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 18.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.