Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/1236 E. 2014/21852 K. 05.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/1236
KARAR NO : 2014/21852
KARAR TARİHİ : 05.11.2014

Tebliğname No : 12 – 2013/284352
Mahkemesi :Uşak 1. Sulh Ceza Mahkemesi
Tarihi :22.05.2013
Numarası :2013/225 – 2013/500
Suç :Trafik güvenliğini tehlikeye sokma

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan suça sürüklenen çocuğun mahkûmiyetine ilişkin hüküm, müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuk müdafinin bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Mülga 2253 sayılı Kanunun yürürlükte bulunduğu dönemde, anılan Kanunun 20/1. maddesinde yer alan “suçun anlam ve sonuçlarını kavrayabilirle açısından bedeni, akli ve ruhi durumu mütehassıs hekimlere tespit ettirilir” hükmü uyarınca ceza sorumluluğunun varlığını tespit konusunda uzman hekimden alınan raporda “suç tarihi itibariyle bedeni, akli ve ruhi bakımdan işlediği …. suçunun anlam ve sonuçlarını kavrayabilecek durumda olduğu” belirtilmekte ve hakim de bu rapora itibar ile hüküm kurmaktaydı. Ancak 5237 sayılı TCK’nın 31. maddesi ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca kusur yeteneğinin ve dolayısıyla, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını değerlendirme ve davranışlarını buna göre yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığına karar verme yetkisi hakime aittir. Suça sürüklenen çocuğun, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığı konusundaki araştırmaya ilişkin esaslar TCK’nın 35. maddesi ile Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1. maddesinde yer alan “Bu Kanun kapsamındaki çocuklar hakkında mahkemeler, çocuk hâkimleri veya Cumhuriyet savcılarınca gerektiğinde çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren inceleme yaptırılır. Sosyal inceleme raporu, çocuğun, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulur.” şeklindeki düzenlemede yer alan “inceleme yaptırılır “ ibaresiyle, çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılması bir zorunluluk olarak düzenlenmiş ancak maddenin 3. fıkrasında, “Mahkeme veya çocuk hâkimi tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması hâlinde, gerekçesi kararda gösterilir.” şeklindeki düzenlemeyle, sosyal inceleme yaptırılmaması durumunda, bunun gerekçelerini gösterme zorunluluğu hüküm altına alınmıştır. Çocuk Koruma Kanunu’nu tamamlayan ve Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esasları düzenleyen, 24.12.2006 tarih ve 26386 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20/2. maddesinde “Fiili işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile onbeş yaşını doldurmuş ancak onsekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından sosyal inceleme yaptırılması zorunludur.”; aynı maddenin 4. fıkrasında da “İkinci ve üçüncü fıkralardaki hâllerde, hâkim veya mahkeme, sosyal inceleme raporu ile birlikte çocuğun işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin belirlenebilmesi amacıyla adlî tıp uzmanı, psikiyatrist ya da zorunluluk hâlinde uzman hekimden görüş alır.” hükümlerine yer verilmiştir.
Çocuk Koruma Kanunu ve Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, suça sürüklenen çocuklar hakkında sosyal incelemeyi düzenleyen Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesinin, 12 yaşını ikmal etmiş ancak henüz 18 yaşını ikmal etmemiş tüm çocuklara ilişkin sosyal inceleme yöntemini düzenleyen genel bir hüküm olduğu, 15-18 yaş grubundaki suça sürüklenen çocuklar yönünden kusur yeteneğinin araştırılmasının gerekmemesi ve akıl hastalığı ya da akıl zayıflığına ilişkin bir iddia ya da bu kuşkuyu uyandıran bir davranışın gözlemlenmemesi durumunda, “işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin geliştiği” konusunda yasal bir karinenin kabul edilmiş olması nedeniyle, yapılacak sosyal inceleme sonuncunda alınacak sosyal inceleme raporun ancak suça sürüklenen çocuk hakkında tayin edilecek cezanın bireyselleştirilmesi açısından hakime yol gösterici bir nitelik taşıması sebebiyle Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/3. maddesindeki düzenlemenin daha ziyade 15-18 yaş grubundaki çocuklar açısından geçerli olabilecek bir düzenleme olduğu, nitekim Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20/2. maddesinde, 12-15 yaş grubundaki çocuklar yönünden sosyal inceleme yaptırılmasının zorunlu olduğunun açıkça belirtilmiş olması ve aynı maddenin 20/3. maddesinde, “Fiili işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocuklar ile onbeş yaşını doldurmuş ancak onsekiz yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdir yetkisi münhasıran mahkemeye aittir. Sosyal incelemeyi yapan bilirkişi, çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, sosyal çevre koşulları, gördüğü eğitim, fiziksel ve ruhsal gelişimi hakkında bir rapor düzenler. Hâkim, bu yaş grubuna giren çocuğun kusur yeteneğinin olup olmadığını takdir ederken, görevlendirdiği bilirkişinin hazırlamış bulunduğu raporda yer verilen gözlem, tespit ve değerlendirmeleri gözönünde bulundurur.” şeklindeki düzenlemeyle, hâkimin, bu yaş grubuna giren çocuğun kusur yeteneğinin olup olmadığını takdir ederken, görevlendirdiği bilirkişinin hazırlamış bulunduğu raporda yer verilen gözlem, tespit ve değerlendirmeleri gözönünde bulundurması gerekliliğinden söz edilmiş olması karşısında;
Suça sürüklenen çocuğun TCK’nın 31/2. maddesi kapsamında, “işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği konusunda, sosyal inceleme yaptırılmaması, adlî tıp uzmanı, psikiyatrist ya da zorunluluk hâlinde uzman hekimden görüş alınmaması suretiyle Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesi ile Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20. maddesine aykırı davranılması,
2- Kayden 02.06.1996 doğumlu olup suç tarihi itibariyle 13 yaş içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin edilen temel cezada TCK’nın 31/2. maddesi yerine 31/3. maddesi uyarınca indirim yapılması; maddede öngörülen indirim oranının sabit olmasına ve kanunla 1/2 olarak belirlenmesine karşın bu husus gözetilmeyerek 1/6 oranında indirim yapılması suretiyle fazla ceza tayini,
3- Sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tespit edilen eyleminden dolayı TCK’nın 179/2-3, 31/3., 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 15 gün gün hapis cezası ile cezalandırılmasına hükmedilmiş ise de; doğru uygulama yapılmış olsaydı sanık hakkında tayin olunan temel cezada yaş küçüklüğü nedeniyle yapılacak 1/2 oranındaki indirim ve TCK’nın 61/1. maddesi uyarınca yapılacak 1/6 oranındaki indirimle netice cezanın 7 ay 15 gün hapis cezası olarak belirleceği ve TCK’nın 49/2. maddesi uyarınca kısa süreli olan bu hürriyeti bağlayacağı cezanın, evvelce hapis cezasına ilişkin hükümlülüğü bulunmayan ve adli sicil kaydında yer alan, iki adet hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin sabıka kaydı da daha önceden mahkum edilen hapis cezası kapsamında değerlendirilemeyecek olan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının, TCK’nın 50/3. maddesindeki “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” hükmü uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
4- Gerekçeli karar başlığında suçun işlendiği zaman diliminin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/2-c maddesine aykırı davranılması,
Kanuna aykırı olup, suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 05.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.