Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/11832 E. 2014/18111 K. 18.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/11832
KARAR NO : 2014/18111
KARAR TARİHİ : 18.09.2014

Tebliğname no : 12 – 2014/36776
Mahkemesi : İstanbul 14. Asliye Ceza Mahkemesi
Karar tarihi : 13/11/2013
Numarası : 2012/301 – 2013/405
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
08/10/2013 tarih ve 6498 sayılı Kanun ile değişik 2863 sayılı Kanunun 7. maddesine göre, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararlarının, 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edileceği; sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin tescil kararlarının da Resmî Gazete’de yayımlanmakla birlikte, Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı;
Belirtilen değişiklik öncesinde işlenen suçlar bakımından ise, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; sanığın, İstanbul I Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 07/07/1993 tarih ve 4720 sayılı kararı ile belirlenen kentsel sit alanı içerisinde yer alıp, aynı Kurul’un 06/07/2000 tarih ve 12024 sayılı kararı ile korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen taşınmazın maliki olduğu, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde “kültür varlığıdır” şerhi bulunduğu gibi, sözü edilen şerhin, taşınmazın sanık tarafından satın alındığı 05/12/2001 tarihinden önce, 04/01/2001 tarihinde tapu kütüğüne işlendiği, nitekim, dosya içerisinde mevcut 05/12/2001 tarihli resmi yazılı satım sözleşmesinde yer alan “kültür varlığıdır” şerhinin üzerinde, satıcılar ve tanıklar ile birlikte alıcı olan sanığın da parmak izi ve imzasının bulunduğu, tanıkların, sözleşmenin huzurlarında okunduğunu ve sözleşmede mevcut imzaların sanığa ait olduğunu, beyan ve imzaları ile doğruladıkları, dolayısıyla sanığın, suça konu binanın kültür varlığı niteliği taşıdığını bildiğini kabulde zorunluluk bulunduğu;
İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne sunulmak üzere düzenlenen 02/05/2006 tarihli uzman raporunda, tescilli yapının katlarına balkon ilave edildiğinin, Kurul’dan izin alınmaksızın uygulamalar yapıldığının belirtildiği, anılan rapora istinaden sanık hakkında, “korunması gerekli kültür varlığı taşınmazda onaylı projesine aykırı olarak izinsiz uygulamalar yaptığı” iddiasıyla dava açıldığı, mahkemece konu ile ilgili hiçbir araştırma yapılmaksızın, sadece kanun değişikliği gerekçe gösterilip suçun unsurlarının oluşmadığı sonucuna varılarak sanığın beraatine hükmedildiği anlaşılmakla;
Olay yerinde fen, inşaat ve sanat tarihi alanlarında uzman bilirkişiler refakate alınmak suretiyle keşif icra edilerek, kentsel sit alanı içerisinde yer alıp korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen taşınmazda gerçekleştirilen inşai müdahalelerin niteliğinin, zamanının, tescilli yapıda zarar oluşumuna sebebiyet verip vermediğinin belirlenmesi, dosya içerisinde mevcut Beyoğlu Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün 25/07/2008 tarihli cevabi yazısında, suça konu taşınmazın ilgililerine 26/02/2008 tarihli yazı ile konunun iletildiğinin belirtilmesi karşısında, kültür varlığı taşınmazın özgün haline getirilmesi hususunda çalışma yapılıp yapılmadığının tespiti, savunmasında çamaşır yıkamak için balkon yaptırdığını, okuma yazması olmadığını, izin alınması gerektiğini bilmediğini beyan eden ve sosyo ekonomik durumuna ilişkin olarak ev hanımı olup eşinin yardımıyla geçindiğini bildiren sanığın, suç oluşturan eylemi kendi karar ve çabasıyla gerçekleştirip gerçekleştirmediğinin araştırılması, tüm deliller toplandıktan sonra sanığın hukuki durumu ile ilgili bir kanaate varılması gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ile kanun değişikliği gerekçe gösterilerek beraate dair hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 18/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.