Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/11540 E. 2014/18750 K. 25.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/11540
KARAR NO : 2014/18750
KARAR TARİHİ : 25.09.2014

Tebliğname no : 12 – 2014/22109
Mahkemesi : Datça Asliye Ceza Mahkemesi
Karar tarihi : 27/11/2013
Numarası : 2013/150 – 2013/283
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili ile mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete’de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; sanığın, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 14/02/1996 tarih ve 5576 sayılı kararı ile tescilli 2. derece doğal sit alanı içerisinde yer alan hissedarı olduğu taşınmaz üzerine toplam sekiz adet ahşap ev yaptırdığı, bunlardan beş adedinin 08/01/2009 tarihli kolluk tutanağı ile, kalan üç adedinin ise 22/10/2009 keşif tarihi itibariyle tespit edildiği, sanığın kovuşturma aşamasında verdiği ifadede, suça konu sekiz adet ahşap evi kendisinin yaptırdığını, yaptırmadan önce köyde soruşturduğunda, temelsiz olarak betonarme olmadan yapılması halinde suç teşkil etmediğini öğrendiğini, buna istinaden ahşap evleri inşa ettirdiğini, sekiz adet ev yapılması konusunda anlaştığından, suça konu yapıların ayrı zamanlarda değil, aynı zamanda yapılmış olduğunu beyan ettiği;
Mahkemece 27/10/2010 tarihinde verilen mahkumiyet hükmünün, inşai müdahalenin gerçekleştirildiği yerde uygulanan koruma amaçlı imar planı bulunup bulunmadığı araştırılarak, konunun, suç tarihi itibariyle yürürlükte olan 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişmeden önceki 65/d maddesi uyarınca değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle, Dairemizin 04/07/2013 tarih, 2012/28450 Esas, 2013/18350 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, bozmaya uyularak yapılan araştırma sonucunda, 2. derece doğal sit alanı içerisindeki taşınmazın yer aldığı Palamutbükü mevkinde uygulanmakta olan koruma amaçlı imar planı bulunmadığının belirlendiği;
6498 sayılı Kanun değişikliği çerçevesinde suça konu taşınmaza ait tapu kaydı incelendiğinde, bölgenin niteliğine yönelik bir şerh düşülmediğinin görüldüğü, diğer yandan, sit kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğinin de araştırılmamış olduğu, bununla birlikte, sanığın savunmasında, ahşap yapıları inşa ettirmeden önce köyde soruşturduğunu, temelsiz yapıların suç oluşturmayacağını öğrenerek eylemi gerçekleştirdiğini söylemesi karşısında, tapulu taşınmazı üzerinde serbestçe hareket edemeyeceğinin bilincinde olarak konuyu araştıran sanığın, bölgenin niteliğine ve fiilinin hukuka uygun olmadığına vakıf bulunduğunu kabul etmek gerektiği anlaşılmakla; yurt dışında yaşayan ve yılın belirli aylarını yurt içinde geçiren sanığın, beş adet ahşap yapının tespit edildiği 08/01/2009 tarihli kolluk tutanağından haberdar edilip edilmediği, başka bir deyişle, inşai müdahaleyi tespit eden tutanaktan bilgisi olduğu halde eylemine devam edip etmediği ve bu çerçevede hakkında 5237 sayılı TCK’nın 43/1 maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmek suretiyle mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, suçun unsurlarının oluşmadığı şeklindeki dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile beraatine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekili ile mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 25/09/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.