Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2014/10230 E. 2014/20531 K. 21.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/10230
KARAR NO : 2014/20531
KARAR TARİHİ : 21.10.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/389070
Mahkemesi : Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 10/10/2013
Numarası : 2013/308 – 2013/328
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacı vekilinin 25.11.2010 tarihli dilekçesi ile müvekkili davacının bir suç soruşturması nedeniyle tutuklu kaldığını, yapılan yargılama sonunda cezalandırılmasına hükmedildiğini ancak erken tahliye edilmemesi nedeniyle fazladan cezaevinde kaldığını belirterek 466 sayılı Kanun gereğince maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin açılan davanın mahkemece kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Tazminat davasının dayanağı olan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin ceza dava dosyasının incelenmesinde; sanığın (davacının) anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma suçundan 07.11.1996 tarihinde gözaltına alındığı, 18.11.1996 tarihinde tutuklandığı, 01.11.2004 tarihine kadar 7 yıl 11 ay 24 gün süre ile tutuklu kaldığı, yapılan yargılamalar sonucunda netice olarak 6 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedildiği ve hükmün temyiz incelemesi sonucu onanmak suretiyle 29.03.2010 tarihinde kesinleştiği,
Davacı hakkında İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 21.04.1999 tarihli ve 1996/304 Esas – 1999/65 Karar sayılı ceza dosyasındaki hüküm ile 765 sayılı TCK’nın 168/2. ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına hükmedildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 01.02.2000 tarihli ve 1999/1440 Esas – 2000/100 Karar sayılı ilamı ile CMUK’un 258. maddesi gereğince ek savunma hakkı hatırlatılması gerektiği nedeniyle bozulmasına karar verildiği, bozma üzerine mahkemece yapılan yargılamada 07.05.2001 tarihli ve 2000/55 Esas – 2001/152 Karar sayılı ilamı ile sanığın (davacının) cezalandırılmasına hükmedildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 27.11.2001 tarihli ve 2001/263 Esas – 2001/3035 Karar sayılı ilamı ile sanıkların kimlik bilgilerinin karara yazılması gerektiği nedeniyle bozulmasına karar verildiği, bu bozma üzerine mahkemece birleştirilen dosyalar üzerinde yapılan yargılamada 08.11.2006 tarihli ve 2004/109 Esas – 2006/224 Karar sayılı ilamı ile sanık (davacı) hakkında 5237 sayılı TCK’nın 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 12.11.2007 tarihli ve 2007/6208 Esas – 2007/8097 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK’nın lehe kabul edilip uygulama yapıldığına göre anılan kanunun bir bütün halinde uygulanması gerektiği gözetilmeden karma uygulama yapılmaması gerektiği nedeniyle bozulmasına karar verildiği, bu kez mahkemece yapılan yargılamada 29.12.2008 tarihli ve 2008/22 Esas – 2008/368 Karar sayılı ilamı ile sanık (davacı) hakkında 5237 sayılı TCK’nun 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddeleri uyarınca 6 yıl 3 ay hapis cezasına hükmedildiği, hükmün temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29.03.2010 tarihli ve 2009/21272 Esas – 2010/3575 Karar sayılı ilamı ile davacı hakkındaki hapis cezasının onanmak suretiyle kesinleştiğinin anlaşılması karşısında; 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanunda belirtilen şartların gerçekleşmediği, bu nedenle uğradığını iddia ettiği maddi ve manevi zararla ilgili olarak bu kanuna göre tazminat istenemeyecek olduğunun gözetilmesi suretiyle, davacının tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince hükmün isteme sonuç itibariyle uygun olarak BOZULMASINA 21.10.2014 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ:

Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak suçundan 07/11/1996 tarihinde gözaltına alınıp tutuklanan davacı F..B.. 01/11/2004 tarihinde tahliyesine karar verilmiş ve yargılaması daha sonra tutuksuz olarak devam etmiştir.
Davacının ilk mahkumiyeti 21/04/1999 tarihi olup 765 sayılı TCK’nın 168/2 ve 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince 12 yıl 6 ay hapis cezasıdır. Mahalli mahkemenin vermiş olduğu mahkumiyet hükümleri Yargıtay 9.Ceza dairesinin 01/02/2000 ve 27/11/2001 tarihli karaları ile bozulmuş ve nihayetinde 29.12.2008 tarihinde son olarak mahkemenin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314/2 ve 3713 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereğince 6 yıl 3 ay hapis cezasına dair hükmü 9. Ceza Dairesinin 29/03/2010 tarihli onama kararıyla kesinleşmiştir.
Hükmün kesinleşmesinden sonra 466 sayılı Kanuna göre süresinde haksız tutuklamadan dolayı tazminat davası açılmıştır.
Dairemiz çoğunluğunca davacının yargılandığı 765 sayılı Türk Ceza Kanununa göre aldığı 12 yıl 6 ay hapis cezasının sonradan yürürlüğe giren TCK hükümleri nedeniyle daha az ceza aldığı ve böyle bir kanun değişikliği olmamış olsaydı tazminat alamayacak olduğu düşüncesiyle mahalli mahkemenin tazminat verilmesine dair hükmü bozulmuştur.
Bozmanın yerinde olmadığını ve faize de hükmedilmemesi nedeniyle de hükmedilen manevi tazminatın makul olduğunu düşündüğümüzden aşağıdaki gerekçelerle sayın çoğunluğun bozma yönündeki düşüncesine katılmıyoruz.
Şöyle ki;
1- Davacının tutuklu kaldığı 7 yıl 11 ay 24 günlük süreden yine davacının mahkum olduğu 6 yıl 3 ay hapis cezasının şartla tahliye tarihi nazara alındığında, 3 yıl 3 ay 18 gün fazladan tutuklu kaldığı ve bu süre için 12.Ceza Dairesinin 24.01.2013/24083-1 sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere şartla tahliyeden fazla tutuklu kalınan süreler için tazminata hak kazandığı ortadadır.
2- Davacı 765 sayılı TCK’na göre 12 yıl 6 ay hapis cezası alıp bu hükmün kesinleşmesinden sonra yürürlüğe giren yeni TCK hükümleri karşısında uyarlama yargılaması sonucu daha az cezası azalmış olsaydı tazminata hak kazanmayabilirdi. Çünkü 5271 sayılı CMK’ın 144/1-a maddesi “Tazminata hak kazanmadığı halde sonradan yürürlüğe giren ve lehe düzenlemeler getiren kanun gereği durumu tazminat istemeye uygun hale dönüşenler” tazminat isteyemezler hükmüne göre tazminat isteyemeyecekti.
3-Davacının tazminata hak kazanması tutukluluğun fazla olması nedeniyledir. Eğer davacı 7 yıl 11 ay 24 gün yerine 4 yıl 8 ay 6 gün tutuklu kalmış olsaydı tazminata hak kazanamazdı. Çünkü aldığı ceza infaz hükümlerine göre değerlendirildiğinde cezaevinde kalması gereken süre bu kadardır.
Açıkladığımız bu nedenlerden dolayı 3 yıl 3 ay 18 gün fazladan cezaevinde kalan davacı için hükmedilen ve faiz de işletilmeyen 50.000 lira manevi tazminatın makul olduğu ve hükmün onanması gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun bozma yönündeki düşüncesine iştirak etmiyoruz.