Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/9952 E. 2014/10502 K. 30.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/9952
KARAR NO : 2014/10502
KARAR TARİHİ : 30.04.2014

Tebliğname no : 12 – 2012/69053
Mahkemesi : Denizli 1. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 26/10/2011
Numarası : 2010/251 – 2011/386
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
13/06/2011 tarihli raporun, üniversitede öğretim görevlisi olan, M. A.. S.., M.. T.. ve C.. D.. isimli kişiler tarafından düzenlenmiş olmasına karşın, bu kişilerden sadece C.. D..k’ın kimliği tespit edilip, yemini yaptırılmış ise de, bu husus sonuca etkili görülmediğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.
2863 sayılı Kanunun, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanunun 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, suç tarihinde, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Başkanlığı’nın 13/12/1980 gün, A-2587 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik ve 1. derece dogal sit olarak tescil edilen, İzmir 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 02/10/2002 gün, 10947 sayılı kararı ile arkeolojik sit derecesi 2. derece olarak değiştirilen sınırlar dahilinde yer alan, Denizli İli, Merkez İlçesi, K.. Köyü, .. ve 4… parsel sayılı taşınmazlar üzerine sanık tarafından 11.60×7.60 ve 10.50×13.50 ebatlarında iki adet dış kısmı tuğla üst kısmı ise t.. örülü yapılar inşa ettirdiğinin tespiti üzerine açılan kamu davası ile ilgili olarak, yargılama sırasında görevlendirilen tarafsız arkeolog bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda, suça konu yapıların 2863 sayılı Kanunun 9. maddesi kapsamında sit alanına inşai ve fiziki müdahale niteliğinde olduğunun belirtildiği, suça konu parsellere ait dosyada mevcut tapu kayıtları incelendiğinde, 01/06/1990 yılında korunması gerekli kültür varlığı şerhinin işlenmiş olduğu, ayrıca suç tarihinden evvel bahse konu taşınmazlar üzerine sanığın babası Ö.. K.. ile H.. K.. tarafından yapılan müdahalelerle ilgili olarak daha önce yargılamalar yapılmış olması hususu dikkate alındığında, sanığın bahse konu taşınmazların sit alanında yer aldığını bildiği, buna rağmen suça konu taşınmazlar üzerine fiziki ve inşai müdahalede bulunarak, üzerine atılı suçu işlediklerinin tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, 6498 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1 maddesinde öngörülen yaptırım miktarında sanıklar lehine herhangi bir değişiklik olmadığı anlaşılmakla,
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre sanığın, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanığın savunmalarında, tapulu arazisinde bulunan ve kendisinin inşa ettirdiği yapıların, hali hazırda arazi üzerinde durduğunu beyan etmesine karşın, dosya kapsamı itibariyle, suça konu yapıların ne zaman inşa edildiği konusunda herhangi bir delil bulunmaması karşısında, mahallinde inşaat mühendisi bilirkişisi katılımı ile tekrar keşif icra edilerek, suça konu yapılarda kullanılan malzemelerin eskiliği, renkteki solmalar ve yıpranma durumu dikkate alınarak, yapılış tarihleri tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanarak ve bu şekilde sanığın dava konusu uygulamaları zamanaşımı süresi içerisinde gerçekleştirip gerçekleştirmediği belirlenerek, sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
1-5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi gereğince iki sınır arasında temel ceza belirlenirken, suçun işleniş biçimi ve fiillerin özellikleri dikkate alınmak suretiyle hapis cezasının asgari hadden belirlendiği gözetilmeksizin, aynı gerekçelerle adli para cezasının asgari hadden uzaklaşılarak belirlenmesi suretiyle hükümde çelişkiye neden olunması,
2-5237 sayılı TCK’nın 50/1 maddesine aykırı olarak, tayin edilen uzun süreli hapis cezasının, paraya çevrilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak, ceza miktarı itibariyle sanığın kazanılmış hakkı saklı tutularak BOZULMASINA, 30/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.