Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/9614 E. 2014/2187 K. 30.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/9614
KARAR NO : 2014/2187
KARAR TARİHİ : 30.01.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/49270
Mahkemesi : Konya 2. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 17/10/2011
Numarası : 2010/523 – 2011/543
Suç : Taksirle yaralama

Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, Mahalli Cumhuriyet Savcısı, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Cumhuriyet savcılarının nezdinde görev yaptıkları Asliye Ceza Mahkemesi kararlarına karşı, 5271 sayılı CMK’nın 260/2 ve 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 310. maddesi uyarınca tefhimden itibaren bir hafta içinde kanun yollarına başvuru hakkı mevcut iken, 14.04.2011 tarihinde yürülüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 3. maddesi ile 01.01.2014 tarihine kadar Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan duruşmalara Cumhuriyet savcısının bulunmayacağı, ancak verilen hükümlere karşı kanun yollarına başvurabilmesi amacıyla dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderileceği hüküm altına alınmıştır. Bu açık yasal düzenlemeler uyarınca, Cumhuriyet savcılarının nezdinde görev yaptıkları asliye ceza mahkemesi kararlarına karşı hükümlerin Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği tarihten itibaren bir hafta içinde kanun yollarına başvuru haklarının bulunduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, Konya 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.10.2011 tarihli hükmün 12.12.2011 tarihinde görüldüsünü yapan Cumhuriyet Savcısının 15.12.2011 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek bu hususta red öneren görüşe iştirak edilmemiştir.
TCK’nın 89/1, 89/2-b-e maddelerinde düzenlenen taksirle yaralama suçuna bakmakla görevli mahkeme 5235 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince Sulh Ceza ise de yargılamanın üst dereceli asliye ceza mahkemesince yapılması karşısında bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafinin, keşif yapılmadığına, kusurun yanlış belirlendiğine, katılan vekilinin ve bilinçli taksirin koşullarının oluştuğuna ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Katılanın yaralanmasına ilişkin kesin rapor alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulması,
2- Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK’nın 61/1 ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle TCK’nın 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, sanığın tam kusurlu olduğunun mahkemece de kabul edildiği somut olayda, sanığın taksirinin yoğunluğu ve geçici rapora göre katılanın nitelikli şekilde yaralandığı gözetilerek, alt sınırdan uzaklaşılarak hak ve nasafete uygun bir ceza tayini yerine, asgari hadden ceza tayin edilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafii, katılan vekili ve mahalli Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 30/01/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.