Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/8348 E. 2014/10496 K. 30.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/8348
KARAR NO : 2014/10496
KARAR TARİHİ : 30.04.2014

Tebliğname no : 7 – 2011/176948
Mahkemesi : Harran Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 14/09/2010
Numarası : 2010/123 – 2010/363
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetin ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanunun, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanunun 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, suça konu taşınmazın Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait Şanlıurfa İli, H.. İlçesi, İ.. Mahallesi, 4… sayılı parsel üzerinde bulunduğu, ayrıca H.. Köyü Muhtarlığı tarafından ilgili Kurul kararının hoparlör ve askı yolu ile 06/09/1983 tarihinde ilanının yapıldığı, sanığın bölgede yaşadığının gerek beyanı, gerekse MERNİS kayıtları ile sabit olduğu, kaldı ki, izinsiz yapılan taşınmazın Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olması nedeniyle eylemin hukuka uygun bir zeminde icra edilmediği ve eylemin izne bağlanmasının mümkün olmadığı, sanık hakkında daha önce aynı taşınmaza ilişkin farklı tarihlerde yapılan uygulamalara ilişkin Harran Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/28 ve 2009/325 esas sayılı dosyaları üzerinden yargılama yapılmış olması hususu da dikkate alındığında, sanığın bahse konu taşınmazın sit alanı içerisinde yer aldığını bildiğinin kabulü gerektiği, anlaşılmakla;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre katılan vekilinin, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Aynı taşınmaz üzerinde, iddianamenin kabulü tarihine kadar gerçekleşen her bir inşai ve fiziki müdahalenin, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değerlendirilebileceği, iddianamenin kabulü tarihinde ise hukuki kesintinin gerçekleşmesi nedeniyle bu tarihten sonra yapılacak olan her müdahalenin ayrı bir davaya konu olacağı;
Dosya kapsamı itibariyle, Harran İlçe Emniyet Amirliği görevlileri tarafından yürütülmekte olan önleyici kolluk faaliyetleri sırasında, 10/07/2009 tarihli tutanakta, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun 09/03/1979 tarihli kararıyla 1. derece arkeolojik ve kentsel sit alanı olarak tescil edilip, Şanlıurfa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 26/02/2009 tarih ve 820 sayılı kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanına dönüştürülen sınırlar dahilinde yer alan, Şanlıurfa ili, H.. ilçesi, İ.. B..Mahallesinde, 4… sayılı parselde … metre kare alana kurulu yapının zeminine seramik döşendiği, iki katında sıvalı ve yapının giriş demir kapısının takılı olduğu, diğer kapılarının ve pencerelerin takılı olmadığının tespit edildiği, bu eylemle ilgili olarak sanık hakkında 01/10/2009 tarihinde iddianame ile dava açıldığı ve 10/10/2009 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verildiği, bu tarihten sonra 21/12/2009 tarihinde yapılan tespitte ise aynı taşınmaz üzerinde bulunan suça konu binanın kapı ve pencereleri, elektrik ve su tesisatı ile tavanlarının kartonpiyer ile kaplandığının tespit edildiği, her ne kadar sonradan tespit edilen eylemlerin 01/10/2009 tarihli iddianamenin düzenlenme tarihinden sonra yapıldığı kanaatiyle, sanığın mahkumiyetine ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, gerek sanığın beyanları, gerekse dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporları incelendiğinde, bu konuda bir değerlendirme yapılmadığı görülmekle, suça konu eylemlerin hangi tarihte yapıldığına ilişkin, yapının inşasında çalışan işçiler ile sanığın beyanları alınıp, varsa malzeme alımına ilişkin faturalar dosyaya getirtilip, keşifte görevlendirilen inşaat mühendisi bilirkişisinden ek rapor alınarak, suç tarihi kesin olarak belirlendikten sonra Harran Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2009/28 esas sayılı dosyası ile bu dosyadaki mevcut suç tutanakları ve hukuki kesintinin oluşmasını sağlayan iddianamelere konu eylemler incelenerek, her birinin aynı inşai ve fiziki müdahalelere yönelik olup olmadığı, aralarında hukuki kesintinin oluşup oluşmadığı hususu açıklığa kavuşturulup, ayrıca bu dosyanın konusunu oluşturan, suça konu yapıya kapı, pencere ve kartonpiyer takılması eylemlerinin, 2863 sayılı Kanunun 65/4. maddesinde düzenlenen suçu oluşturup oluşturmadığının anlaşılması bakımından, keşifte görevlendirilen inşaat mühendisi bilirkişisinden bahse konu uygulamaların 3194 sayılı İmar Kanunun 21/3. maddesi kapsamında basit inşaat niteliğinde olup olmadığı konusunda ek rapor alınıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması;
Kabule göre de;
1-5237 sayılı TCK’nın 51/1-b maddesinde, suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda kanaatin oluşması halinde hapis cezasının ertelenebileceği belirtilmiş olduğu halde, sanık hakkında 15/11/2008 ve 10/07/2009 tarihlerinde kolluk görevlileri tarafından suç tutanağı düzenlediği ve bu tutanaklarla ilgili olarak 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan dava açıldıktan sonra sanığın eylemlerine devam edip, tekrar suça konu taşınmaza fiziki ve inşai müdahalede bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanığın tekrar suç işlemeyeceği kanaatine varılamayacağı ve bu sebeple sanık hakkında tayin edilen hapis cezasının ertelenemeyeceği gözetilmeksizin, tayin edilen hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi,
2-5237 sayılı TCK’nın 53/1-c maddesinde belirtilen güvenlik tedbirinin, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca cezası ertelenen sanık hakkında sadece kendi alt soyu üzerindeki yetkileri bakımından uygulanamayacağı gözetilmeksizin, bu hak yoksunluğunun tamamen uygulama dışı bırakılması,
3-Sanık hakkında denetim süresine hükmedilirken uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 232/6 maddesine muhalefet edilmesi,
4-Adli para cezasının miktarı gereği, yasal süresi içerisinde ödenmemesi halinde hapse çevrilemeyeceğine ve mahallin en büyük mal memuru tarafından 6183 sayılı yasa hükümleri gereğince tahsil edileceğine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 30/04/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.