Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/6553 E. 2014/6878 K. 19.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6553
KARAR NO : 2014/6878
KARAR TARİHİ : 19.03.2014

Tebliğname no : 7 – 2011/152759
Mahkemesi : Selçuk Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 21/12/2010
Numarası : 2010/154 – 2010/298
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık

2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmekle;
Mahkemece katılma talebi reddedilen İzmir Valiliği İl Özel İdaresi’nin 2863 sayılı Kanuna aykırılıktan doğan davalara katılma ve tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla, şikayetçi İl Özel İdaresi vekilinin temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak reddine, karar verilerek dosya incelenerek gereği düşünüldü:
2863 sayılı Kanunun, 11/10/2013 tarih, 28792 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan tespit ve tescil başlıklı 7. maddesinde korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının ve doğal sit alanlarının tespitinin Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde yapılacağı ve bu tespitlerin koruma bölge kurulu kararı ile tescil edileceği, tescil kararlarının ilanı, tebliği ve tapu kütüğüne işlenmesi ile ilgili hususların yönetmelikle düzenleneceğinin öngörüldüğü, bu amaçla çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik ile sit kararlarının ilan şeklinin kaleme alındığı, 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde yapılan değişiklik ile sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanacağı ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulacağı hükmünün getirildiği, ayrıca anılan Kanunun 3. maddesi ile 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde “Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranların, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacağının öngörüldüğü, gerek 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesi yürürlükte bulunan 7. maddesi ile anılan madde gereğince çıkarılan Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili HakkındaYönetmelik hükümlerinin, gerekse 6498 sayılı Kanunun 1. maddesi ile öngörülen tescil kararlarının, Resmî Gazete’de yayımlanma ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulma zorunluğunun amacının, ilgili kurul kararlarından muhataplarını haberdar etmek olduğu,
Bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında, suç tarihinde, İzmir 1. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 27/03/1997 gün 6758 sayılı kararı ile 3. derece doğal sit alanı olarak tescil edilen sınırlar dahilinde kalan, sanığın 1 / 2 hisse sahibi olduğu, İzmir İli, Selçuk İlçesi, Şirince Köyü, Mağaraderesi Mevki, 2754 parsel sayılı taşınmaz ile hazine adına tescilli 2755 parsel sayılı taşınmazlara, sanık tarafından betonarme nitelikte 15 adet yapı inşa edildiğinin tespiti üzerine açılan kamu davası ile ilgili olarak, dosya kapsamında mevcut, inşaat mühendisi ve üniversite öğretim görevlisi arkeolog bilirkişisi tarafından düzenlenen raporlar dikkate alındığında, ilgili Koruma Kurulu’ndan izin alınmadan inşa edilen suça konu yapıların, 2863 sayılı Kanunun 9. maddesi kapsamında sit alanına inşai müdahale niteliğinde olduğu, suça konu taşınmazların 3. derece doğal sit alanı sınırlarına alınmasına ilişkin Koruma Kurulu kararının Şirince Köy Muhtarlığı ve Selçuk Belediye Başkanlığı tarafından 1997 yılında ilanının yapıldığı, dosya kapsamında bulunan belgelerden ve UYAP sistemi üzerinden yapılan araştırmalar sonucunda, dava konusu taşınmazla ilgili olarak sanık hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan yargılamalar yapıldığı, kaldı ki inşai müdahalede bulunulan 2755 sayılı parselin hazine adına kayıtlı olması nedeniyle eylemin hukuka uygun bir zeminde icra edilmediği, sanığın dava konusu yerin sit alanı içerisinde yer aldığını bildiği, buna rağmen Kuruldan izin almaksızın sit alanında bulunan taşınmazlar üzerine 15 adet yapı inşa ettirip, müdahalede bulunduğu, üzerine atılı suçu işlediğinin tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu, 6498 sayılı Kanunun 3. maddesi ile değişik 2863 sayılı Kanunun 65/1 maddesinde öngörülen yaptırım miktarında sanık lehine herhangi bir değişiklik olmadığı anlaşılmakla;
Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine ancak;
Aynı taşınmaz üzerinde, iddianamenin kabulü tarihine kadar gerçekleşen her bir inşai ve fiziki müdahalenin, aynı suç işleme kararının icrası kapsamında değerlendirilebileceği, iddianamenin kabulü tarihinde ise hukuki kesintinin gerçekleşmesi nedeniyle bu tarihten sonra yapılacak olan her müdahalenin ayrı bir davaya konu olacağı;
Dosya kapsamı ve UYAP sistemi üzerinden yapılan inceleme sonucunda, sanık hakkında, Selçuk Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/142 Esas sayılı dosyası üzerinden bu dosyanın da konusunu oluşturan İzmir İli, S..İlçesi, Ş..Köyü, M.. Mevki,… parsel sayılı taşınmaz üzerine, üst katı dört oda bir holden oluşan, alt katı ise tek bir odadan oluşan yapı inşa ettirdiğinden bahisle yargılama yapıldığı ve 15/02/2011 tarihinde mahkumiyetine hükmedildiği görülmekle, dosyalardaki mevcut suç tutanakları ile hukuki kesintinin oluşmasını sağlayan iddianamelere konu eylemler incelenerek, her birinin aynı inşai ve fiziki müdahalelere yönelik olup olmadığı, aralarında hukuki kesintinin oluşup oluşmadığı hususu açıklığa kavuşturulup, gerektiğinde her iki dosya birleştirilerek TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususu tartışılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması;
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca sanığın sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılmasına karar verilirken, hak yoksunluğu süresinin koşullu salıverilme tarihine kadar olması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 19/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.