Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/3765 E. 2013/17266 K. 24.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/3765
KARAR NO : 2013/17266
KARAR TARİHİ : 24.06.2013

Mahkemesi :Sulh Ceza Mahkemesi
Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal
Hüküm : Beraat

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanlar vekilinin bir nedene dayanmayan diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
Konuşan tarafların, aralarında geçen sözleri kaydetmesi, 5237 sayılı TCK’nın 133/1; aleni konuşmaların hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi aynı Kanunun 133/3. maddelerinde suç olarak tanımlanmamıştır; koşulları bulunduğu takdirde eylem, 5237 sayılı TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebilir.
Özel hayat kavramı; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, sadece içinde bulunulan fiziki çevrenin özelliklerine bakılmamalı, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler de göz önüne alınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında, oluşa ve dosya kapsamına göre, gümrük müşavir yardımcısı olarak çalışan sanığın, gümrük sahasına giriş yapmak istediği esnada, gümrük muhafaza memuru olarak görev yapmakta olan katılan … ile aralarında yetki belgesinin gösterilmesi konusunda tartışma çıktığı, bu sırada sanığın, üzerinde taşıdığı kravat iğnesi görünümündeki kayıt cihazıyla aralarında geçen konuşmaları gizlice kaydedip, bu kayıtlardan oluşturduğu CD’yi, katılan … ve yanında bulunan gümrük muhafaza memuru arkadaşı katılan …’in kendilerini darp ettikleri iddiasıyla şikayette bulunduğu Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığına 27.09.2006 günü iddiasına ispat olarak sunduğu olayda; CD incelemesine ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 30.03.2007 tarihli tutanak başlıklı belge içeriğine göre; söz konusu konuşma kaydında, katılanların sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş özel hayatlarının gizliliğini ihlale yol açacak bir ses kaydedilmediği gibi, söz konusu yetki belgesinin gösterilmesi hususunun, görevlerini yapmakta olan katılanların, başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemedikleri, özel yaşam alanlarına ilişkin bir faaliyet olmadığı da nazara alınarak; ayrıca, söz konusu CD’nin sanık tarafından delil olarak sunulmasının ardından açılan kamu davasının görüldüğü Üsküdar 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 08.06.2007 tarihli duruşmasında, “sanık” sıfatıyla yargılanmakta olan katılanlara, dosyadaki tüm tutanakların okunmuş olması karşısında, katılanların şikayete konu kayıttan 21.04.2009 tarihinde haberdar oldukları yönündeki beyanlarına itibar edilemeyeceği gözetilerek, fiili ve faili bilen katılanların, 5237 sayılı TCK’nın 73/1. maddesinde öngörülen 6 aylık süre geçtikten sonra, 29.04.2009 tarihinde şikayette bulundukları dikkate alınıp, derhal beraat kararı verilebilecek hallerde düşme kararı verilemeyeceğine ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesi de göz önünde tutularak, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle sanığın 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekirken; “sanığın söz konusu kamera çekimini katılanların kamu görevlerini yerine getirdikleri yerde ve zamanda yaptığı ve katılanların herhangi bir özel hayatlarına ilişkin gizliliğin ihlal edildiği sabit olmadığından” şeklindeki gerekçelere dayalı olarak, sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince beraat hükmü kurulması,
Kanuna aykırı olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının ilk paragrafının, “Sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 223/9. maddesi de gözetilerek, aynı Kanunun 223/2-a maddesi gereğince sanığın BERAATİNE” şeklinde düzeltilmesi ve hükümdeki diğer hususların aynen bırakılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 24.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.