Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/29858 E. 2014/4985 K. 27.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/29858
KARAR NO : 2014/4985
KARAR TARİHİ : 27.02.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/351041
Mahkemesi : Adana 7. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 05/09/2013
Numarası : 2012/667 – 2013/549
Suç : Taksirle öldürme

Taksirle öldürme suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler, katılanlar tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dairemizin 28.06.2012 tarihli, 2011/21906 esas, 2012/16339 sayılı bozma kararı doğrultusunda, sanık E.. A.. hakkında suç duyurusunda bulunulması üzerine, 5237 sayılı TCK’nın 85/1. maddesi gereğince sanığın cezalandırılması istemiyle Adana 5. Asliye Ceza Mahkemesi’ne açılan kamu davasının 03.12.2012 tarihinde, 2012/1172 esas ve 2012/1098 sayı ile sanık Ü.. Z.. hakkındaki iş bu dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, birleşen dosyada tensiben verilen 27.12.2012 tarihinden önce duruşma açılması nedeniyle şikayetçiler F.. Ü.. ve M.. Ü.. vekilinin duruşmaya katılma imkanının bulunmadığı, birleştirmeden sonra ise asıl dosya yönünden katılan sıfatını taşıyan F.. Ü.. ve M.. Ü.. vekili, vekillik görevinden çekildiği halde, bu durumun ve bir sonraki duruşma gününün katılanlara tebliğ edilmediği anlaşılmakla; 5271 sayılı CMK’nın 260. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçta zarar gören sıfatıyla temyiz hakkının bulunduğu kabul edilerek, B.. Ü..’ın ölmesi nedeniyle suçtan doğrudan zarar gördüğü anlaşılan ve hükmü temyiz etmek suretiyle katılma iradesini ortaya koyan şikayetçi mirasçılar F.. Ü.. ve M.. Ü..’ın 5271 sayılı CMK’nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede;
Katılanlar F.. Ü.. ve M.. Ü..’ın 12.10.2005 doğumlu çocukları Baran Ünüvar’ın 20.4.2006 tarihinde Adana Üniversitesi Hastanesinde sanık Ü.. Z..’in çocuk cerrahı ve sanık A.. E..ın anestezi uzmanı olarak katıldıkları penil kordi rezeksiyonu ameliyatı sonrası solunum dolaşım durması gelişmesi üzerine, aynı hastanenin yoğun bakım ünitesine yatırıldığı, 22.4.2006 tarihinde tedavisinin devamı için Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesine sevk edildiği ve burada tedavi edilmekte iken 13.09.2006 tarihinde öldüğü olayda;
18.05.2007 tarihli Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 18.07.2007 tarihli 1543 karar nolu mütalaasında; “Tıbbi belgelerdeki klinik bulgular, otopsisindeki makroskopik bulgular, histopatolojik tetkik bulguları ve olayın oluşumu birlikte değerlendirildiğinde; çocuğun ölümünün 20.4.2006 tarihinde yapılan ameliyat sonrasında oluşan solunum dolaşım durmasına bağlı beyin hipoksisi ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, ancak ameliyat sonrası oluşan solunum dolaşım durmasına neden olan faktörün belirlenemediği “kararına varıldığı, yine 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 02.04.2008 tarihli 2254 karar no ile “Küçüğün ameliyat öncesi yaptırılan tetkikleri ve çocuk konsültasyonu sonrası anestezi almasında bir problem olmadığı, uygulanan anestezi ve yapılan ameliyatın da tıp kurallarına uygun olduğu, postop dönemde 15.30 sırasında yatağına alındığında 16.15’e dek hastanın takiplerinde bir özellik olmadığı, ancak 16-15 sularında ameliyattan yaklaşık 45 dakika sonra gelişen solunum durmasına yapılan müdahalenin yerinde olduğu, bu nedenle ameliyat öncesi hastanın hazırlanması, yapılan ameliyat ve ameliyat sonrası takipte Dr.Ü.. Z..’in uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu” rapor düzenlenmesinden sonra, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ABD Pediatrik Anestezi Direktörü Avrupa Pediatrik Anestezi Formasyonu (FEAPA) Türkiye Temsilcisi Anestezi Uzmanı Prof.Dr. D.. Ö.. imzalı 11.4.2008 tarihli raporda; “Davada adı geçen hasta Baran Ünüvar’ın muayenesinde sünnet derisi yapışıklığı (fimozis) ve penoskrotal füzyon (penisin torbaya yapışıklığı) olduğu, hastaya sünnet ve penis ile torba arasındaki yapışıklığın düzeltilmesi ameliyatlarının yapılması gerektiği, ilgili cerrah (Prof.Dr.Ü.. Z..) tarafından bu ameliyatlarla ilgili ayrıntılı bilginin aileye verildiği anlaşılmaktadır. Bir çocuk hasta bana anestezi almak üzere müracaat ettiği zaman yapacağım ilk şey bir fizik muayenedir. Eğer hasta rutin olarak tıbbi kontrolleri yapılan bir hasta ise sadece kan sayımı (hemoglobin, hematokrit, lökosit, trombosit sayımı) ve anamnez bu tür bir küçük cerrahi girişim için yeterlidir. Benim mensubu olduğum kurumda da bu tetkikler yeterli olarak kabul görmektedir; dünyanın gelişmiş tüm merkezlerinde de bu böyledir. Hastanın preoperatif (ameliyat öncesinde) hem cerrahiyi gerçekleştirecek cerrah, hem de bir anestezi uzmanı tarafından ciddi muayenelerden geçirildiği, yukarıda belirttiğim kan sayımının yanı sıra akciğer grafisinin de çekildiği ve yeterli hazırlıkların yapıldığı anlaşılmaktadır. Hastanın ameliyathaneye alınması ile birlikte anestezi süreci başlamıştır. Hastaya daha önceden planlandığı gibi preoperatif sedasyon amacı ile, midazolam uygulanmış ve analjezi amacıyla parasetamol suppozutuvar (fitil) uygulanmıştır. Anestezi indüksiyonu sevorane ile sağlanmış, idamede N20, 02 ve sevorane (sevofluran) uygulanmıştır. Postoperatif ağrı tedavisi amacıyla hastaya marcaine (bupivacaine) isimli lokal anestezik uygulanmış ve anestezi sorunsuz olarak cerrahinin tamamlanması ile 45 dakikalık bir sürede sonlandırılmıştır. Anestezi raporu ve cerrahi kayıtlar çok açıktır. Hastaya uygulanan ilaçların doğru dozda yani zarar vermeyecek düzeylerde verildiği anlaşılmaktadır. Hasta anesteziden derlenmiş olarak ameliyathaneden çıkarılmıştır. Hastanın derlenmiş olduğunu rahatça söylemek mümkündür, çünkü bebeğin ağlaması anesteziden derlenmek için önemli bir göstergedir. Anestezi sırasında uygulanan ilaçların etkisinin sona erdiğini kanıtlayan en önemli bulgu hastanın ağlamasıdır. Hastanın ameliyat sonrasında ağlayarak uyandığı anestezi uzmanı Dr. E.. A..’un 11.7.2006 tarihli ifadesinde ve o sırada ameliyathanede bulunan diğer bir anestezi uzmanı olan Dr. A.. Z.. M..’nun ifadesinde de belirtilmektedir, hastanın ameliyathaneden servise alınırken ağlamakta olduğu, hastayı ameliyattan çıkınca bizzat gören ve serviste takibini yapan hemşire E.. S..’in 02.06.2007 tarihli ifadesinde ve davacı tanığı E..Ö..’in ifadesinde belirtilmektedir. Biz de Türkiye’nin en önemli merkezlerinden biri olan Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji Anabilim Dalı’nda bu kriteri yeterli hasta reflekslerinin varlığı olarak kabul etmekteyiz. Yeterli korunma reflekslerinin olması böyle bir cerrahiden sonra anestezi etkisinin bittiğini ortaya koyar. Hemşire takip formlarından da görüldüğü gibi, ameliyathaneden servisteki odaya alınmasından sonra hastanın rutin postoperatif (ameliyat sonrası) takipleri gerektiği gibi 15 dakikada bir yapılmıştır. Buna göre hastanın, anestezinin sonlanmasını izleyen 45. dakikada bir solunum arrestinden (durmasından) söz edilmektedir. Solunum arrestinin davaya konu olan cerrahi işlemle bir ilişkisi olması söz konusu edilemez. Cerrahi işlemle solunum arresti arasında bir ilişki kurabilmek mevcut bilgilerimizle söz konusu olamaz. Anestezi sonrasında solunum depresyonu veya arresti nadir de olsa görülebilecek bir durumdur, ancak hastaya uygulanan anestezik ajanlara bakıldığı zaman bu da mümkün görünmemektedir. Anestezinin sonlandırılmasından 45 dakika sonra ortaya çıkan solunum arrestinin verilen bilgilere göre anestezi ve hele de cerrahi ile uzaktan yakından bir ilgisi olamaz. Solunum arrestinin önceden kestirilmesi yazık ki öngörülemezdi. Sonuç olarak; dosyada yaptığım tarafsız incelemede ameliyat öncesi yapılan tetkiklerin, ameliyatın ve ameliyat sonrasında yapılan bakımın yeterli bilgi, beceri ve tıbbi özenle gerçekleştiği, anılan bebeğin ölümünde Prof.Dr. Ü.. Z..’in tıbbi bir eksik, kusur, yanlış ya da ihmalinin olmadığı kanısındayım” şeklinde görüş bildirmesi sonrasında dosyanın Yüksek Sağlık Şurası’na gönderildiği ve 05-08.11.2009 tarihli 12304 karar nolu Şura raporunda ise, “Dosyadaki bilgi, belge ve bulgular değerlendirildiğinde; hastanın preoperatif değerlendirmesi ve yapılan tetkiklerin yeterli olduğu, uygulanan anestezi ve cerrahi uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu, ancak postoperatif takibin en önemli anlarından olan anesteziden sonraki ilk birkaç saatte hastanın yeterli takip edildiğinin, monitörize edilmediğinin uyanma odasında postoperatif yoğun bakımda takip edilmesî gerekirken hastayı normal hasta yatağına, servise gönderen Anestezi Uzmanı Dr. E.. A..’un kusurlu olduğuna, hastanın preoperatif değerlendirmesi, yapılan tetkiklerin yeterli ve cerrahi uygulamaların tıp kurallarına uygun olduğundan Dr. Ü.. Z..’in ise kusursuz olduğuna” karar verilmesi sonrasında, yerel Mahkemenin 18.03.2010 tarihinde, 2012/667 esas, 2013/549 karar sayı ile sanık Ü.. Z..’in beraatine karar verildiği, belirtilen kararın katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce 28.06.2012 tarihinde 2011/21906 esas, 2012/16339 sayı ile “Dosyadaki Yüksek Sağlık Şurası kararına göre, suça konu ölüm olayında Anestezi Uzmanı Doktor E.. A..’un kusurunun bulunduğunun belirtildiği dikkate alınarak, adı geçen hakkında bu eylem nedeniyle dava açılması sağlanıp, her iki dava dosyası birleştirildikten sonra yargılamaya devam olunarak, sanık Ünal’ın hukuki durumunun da toplanan deliller çerçevesinde tayin ve takdiri gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi,” sebebiyle bozma kararı verildiği, yerel mahkemece bozmaya uyularak sanık E.. A.. hakkında suç duyurusunda bulunulması üzerine, 5237 sayılı TCK’nın 85/1. maddesi gereğince sanığın cezalandırılması istemiyle Adana 5. Asliye Ceza Mahkemesi’ne açılan kamu davasının 03.12.2012 tarihinde, 2012/1172 esas ve 2012/1098 sayı ile sanık Ü.. Z.. hakkındaki iş bu dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, birleştirme sonrasında her iki sanığı kapsar şekilde inceleme yerine sadece sanık E.. A.. yönünden Adli Tıp Kurumu Başkanlığından rapor istenmesi itibarıyla Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 24.04.2013 tarihli, 2013/36175-1656 sayı ve 1814 karar numaralı raporunda; kişiye preoperatif sedasyon amacı ile midazolam, analjezi amacıyla parasetamol suppozutuvar (fitil) uygulamasının, anestezi indüksiyonun sevorane ile sağlanmasının idamede N20, 02 ve sevorane (sevofluran) uygulanmasının postoperatif ağrı tedavisi amacıyla hastaya marcaine (bupivacaine) isimli lokal anestezik uygulanmasının 45 dakikalık bir ameliyat süreci sonrasında ağlar şekilde teslim edilmesinin tıp kurallarına uygun olduğundan Anestezi Uzmanı Dr. E.. A..’un eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu, anestezinin sonlandırılmasından 45 dakika sonra ortaya çıkan solunum arrestinin anestezi ile ilgisinin olamayacağı, ortaya çıkan solunum arrestinin öngörülemeyen bir klinik tablo olduğundan Anestezi Uzmanı Dr. E.. A..’un eyleminde atfı kabil kusur bulunmadığı yönündeki görüşe dayanılarak, sanıkların beraatine karar verilmiş ise de;
Yüksek Sağlık Şurası Kararı ile Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun dosyadaki mevcut raporları ve Çukurova Üniversitesi Anesteziyoloji Anabilim Dalı ABD Pediatrik Anestezi Direktörü Avrupa Pediatrik Anestezi Formasyonu (FEAPA) Türkiye Temsilcisi Anestezi Uzmanı Prof.Dr. D. Ö.. tarafından düzenlenen rapor arasında çelişki bulunduğu gibi, katılanların temyiz dilekçesi ekinde sundukları davacılar F.. Ü.. ve M.. Ü.. tarafından çocuklarının ölümü nedeniyle açılan tazminat davasının yapılan yargılaması neticesinde Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.11.2008 tarihinde 2008/623 esas, 2008/428 karar sayı ile manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kararın Yargıtay 13. Hukuk Dairesi tarafından bozulması üzerine Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri arasından seçilen bilirkişi heyetinden alınan 17.03.2011 tarihli raporda anestezi uzmanı doktor E.. A..’un kusurlu olduğunun tespiti nedeniyle 01.06.2012 tarihinde, 2010/425 esas ve 2012/418 sayı ile, davanın kısmen kabulüne karar verildiği hususları dikkate alınarak; Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin sözü edilen dosyasının getirilmesinden sonra, olay nedeniyle alınan raporların kendi aralarında çelişkili oluşu ve Yüksek Sağlık Şurası kararı ile de örtüşmemesi sebebiyle bu kez Adli Tıp Kurumu Büyük Genel Kurulu’ndan sanıklar Ü.. Z.. ve E.. A.. hakkında B.. Ü..’ın ölümü nedeniyle eylemleri ile ölüm olayı arasındaki bağlantı ile kusur durumlarının tıbbi dayanaklarının, çelişkileri giderecek ve diğer raporlardaki bulgularla kıyaslamaları yapılmak suretiyle tereddütleri de giderecek şekilde açıklayıcı ve kesin bir şekilde değerlendirme yapılması suretiyle rapor tanzimi istendikten sonra, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi
Kanuna aykırı olup, katılanların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.