YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/29366
KARAR NO : 2014/14706
KARAR TARİHİ : 16.06.2014
Tebliğname No : 12 – 2013/13158
Mahkemesi : Antalya 10. Asliye Ceza Mahkemesi
Tarihi : 14.11.2012
Numarası : 2012/527-2012/931
Suç : Özel Hayatın Gizliliğini İhlal
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sübuta, alt sınırdan uzaklaşılmasına, lehe hükümlerin uygulanmadığına, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- 5237 sayılı TCK’nın 136/1. maddesinde düzenlenen “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçunun oluşabilmesi için, belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekmekte olup, suçun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (TC kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerektiği; ancak, herkes tarafından bilinen veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgilerin, yasal anlamda “kişisel veri” kapsamında değerlendirilemeyeceği, aksinin kabulü
halinde; maddenin uygulama alanı amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğacağı, bu nedenle, bir kişisel bilginin, yasal anlamda “kişisel veri” kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerektiği;
Dosya kapsamına göre; sanığın, nişanlısı Tevfik’in eski kız arkadaşı olan müştekinin, internetteki facebook hesabında bulunan fotoğraflarını kullanarak, adı ve soyadı, doğum tarihi, fiziksel özellikleri, eğitim durumu, mesleği, işyeri bilgileri, memleketi ve telefon numarası gibi kişisel bilgileri ile internette cinsel içerikli arkadaşlık sitelerinde kadın üye profili oluşturmak suretiyle müştekiye ait görsel ve kişisel bilgileri hukuka aykırı olarak yaydığı, sanığın bu şekilde sabit olan eyleminin, TCK’nın 136/1. maddesinde tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacağı anlaşılmakla, sanığın bu suçtan sorumlu tutularak mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden suçun nitelendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule ve bozma nedenine göre de;
2- Hükümden önce 02.07.2012 tarihinde kabul edilip, 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 1. maddesi ile, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren suçlar bakımından “kovuşturmanın ertelenmesi” kurumunun düzenlenmesi karşısında, TCK’nın 7/2 maddesi de gözetilerek, sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 16.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.