Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/29306 E. 2014/14071 K. 09.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/29306
KARAR NO : 2014/14071
KARAR TARİHİ : 09.06.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/70599

Mahkemesi : Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi : 18/09/2012

Numarası : 2011/98 – 2012/278

Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Davacı, 19/12/2009 tarihinde Kıt’ası olan İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığına hitaben yazmış olduğu dilekçe ile 09.09.2009 tarihinde tazminat talebinin dayanağı olan dosyada beraat ettiğini, hükmün 04.11.2009 tarihinde kesinleştiğini belirterek yaptığı müracatta, açıkta kaldığı sürede eksik ödenen özlük haklarının faizi ile ödenmesini talep etmiş olup, aynı tarihte beraat hükmünün kesinleştiğinden haberdar olduğu anlaşılmakla birlikte, davacının, Ankara Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, 04/03/2010 tarih, 2010/404 esas, 2010/274 sayılı kararında belitildiği üzere; 02.02.2010 tarihinde AYİM kayıtlarına geçen dava dilekçesinde özetle; 2004 yılında ihtilasen zimmet suçundan hakkında dava açıldığını, yargılama esnasında 26.08.2004 ila 23.02.2005 tarihleri arasında tutuklulukta kaldığını, 26.01.2006 ila 25.09.2009 tarihleri arasında açığa alındığını, açılan davanın 09.09.2005 tarihinde beraatla sonuçlandığını, haksız yere açılan bu davadan dolayı mağdur olduğunu, avukatlık ücreti ödediğini, çocuğunu özel okulda okutmak zorunda kaldığını, rütbe terfi ve kademe ilerlemesi yapamadığını, OYAK’a yatan eksik aidattan dolayı devreleri ile arasında fark olduğunu, bankadan kredi kullanmak zorunda kaldığını belirterek hapishanede yattığı ve yaşadığı günler için 54.000,00 TL, açıkta kaldığı ve yaşadığı günler için 126.000,00 TL olmak üzere 480.000,00 TL manevi, 79.596 TL + yol ücretleri maddi, toplam 559.996 TL + Diyarbakır’a gidiş geliş yol ücretlerinin yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkeme yaptığı inceleme sonucunda, AYİM Genel Sekreterliğinin 26.02.2010 tarih Gensek:2010/362/İd.Ks. sayılı yazısı ile dilekçede belirtilen hususun idari davaya konu olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi için dosya AYİM 3 ncü Dairesine gönderilmiştir.

Dava dilekçesi ve eklerinin incelenmesinden; ihtilasen zimmet suçundan hakkında kamu davası açılan davacının tutuklulukta ve açıkta kaldığı, Diyarbakır 7’nci Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 09.09.2009 tarih ve 2009/56-1335 E .K sayılı kararı ile beraatine karar verildiği, bu kararın taraflarca temyiz edilmediğinden kesinleştiği anlaşılmıştır.

1602 Sayılı kanunun 36’ncı maddesinde; Askeri Yüksek idare Mahkemesine hitaben yazılacak dava dilekçelerinde davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, tazminat davalarında uyuşmazlık konusu miktarın, davaya konu olan idari eylem ve işlemin yazılı bildirim tarihinin gösterilmesi gerektiği aynı kanunun 38 nci maddesinde idari eylem ve işlemler aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı ancak aralarında maddi ve hukuki bakımdan bağlılık varsa aynı şahsı ilgilendiren birden fazla eylem ve işlemler aleyhine bir dilekçe ile dava açılabileceği ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü kanunun koruma tedbirleri nedeniyle tazminat başlıklı yedinci bölüm 141 nci maddesinde; suç soruşturması ve kovuşturması sırasında zarara uğrayanların maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebilecekleri belirtilmiş, 142’nci maddesinde tazminat isteminin koşulları, süresi ve yetkili mahkeme gösterilmiştir. Dava dilekçesinde idarenin hangi işlem veya eyleminden dolayı tazminat talep ediliyor ise bu işlem veya eylem açıklıkla belirtilmeli, idari işlemden dolayı tazminat isteniyor ise bu işlemin tebliğ tarihi gösterilmelidir. Tazminat istemi kusursuz sorumluluğa dayandırılmak isteniyor ise hangi ilke gereği (nimet ve külfetlerde eşitlik ilkesi, sosyal devlet ilkesi gibi) tazminata hükmedilmesi gerektiği dava dilekçesinde açıklanmalıdır. Hizmet kusuruna dayalı tazminat isteminde de zarar ile idarenin eylemi ve işlemi ile meydana geldiği iddia edilen zarar arasında illiyet bağı ve sebep sonuç ilişkisi açıklanarak varsa tazminat miktarı ile ilgili bilgi ve belgeler ile tazminat konusunda idareye müracaata ilişkin dilekçe varsa sureti de dava dilekçesine eklenmelidir. Yargılama faaliyetlerinden dolayı tazminat talep edilip edilmediği dava dilekçesinde açıklanmalı, gidiş-geliş yol ücretlerinin ödenmesi yerine uyuşmazlık konusu miktar dava dilekçesinde belirtilmelidir.

Açığa alma, iddianame sonunda idare tarafından tesis edilen idari bir işlemdir ancak tutuklama yargısal bir faaliyettir. Tutuklama nedeniyle tazminat 5271 sayılı kanunun 141 ve 142 nci maddeleri uyarınca idari yargı içerisinde yer almayan yetkili mahkemeden şartları varsa talep edilebilir. Yargı yerleri farklı olduğundan tutuklama nedeni ile tazminat ile açığa alınmadan dolayı tazminat istemlerinin de aynı dilekçe ile istenmesi mümkün olmadığı gerekçesi ile yol gösterecek şekilde, 1602 sayılı Kanunun 36, 44/e, 45/B maddeleri uyarınca otuz gün içinde yeniden düzenlenmek üzere dilekçenin reddine karar verilerek kararda tutuklama işleminden doğan zarara karşı hangi merciie başvurularacağı açıkça belirtilip yol gösterilmiştir.

Somut olayda; davacı açığa alma ve tutuklama ile yargısal faaliyetten dolayı maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece idari işlemden doğan tazminat ile yargısal faaliyetten doğan tazminat isteminin aynı dilekçe ile açılamayacağı belirtilerek dilekçenin reddine karar verilmiş, açık işlemi nedeniyle açılan tazminat istemli dava ile yargısal faaliyetten dolayı tazminat istemli davaların ayrıldığı belirtilmiş, bir idari işlem olan açığa almadan dolayı meydana geldiği belirtilen zararlara ait tam yargı davasının AYİM’de görülebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda değerlendirme yapıldığında, tutuklama işlemine ilişkin dava tutuklama işleminin gerçekleştiği tarihe göre, 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, davacının tazminat istemine dayanak Kara Kuvvetleri Komutanlığı 7’nci Kolordu Komutanlığı Diyarbakır Askeri Mahkemesinin 09.09.2009 tarih ve 2009/56 esas, 2009/1335 karar sayılı beraat hükmünün kesinleştiğinden, davacı (sanığın), 19/12/2009 tarihinde Kıt’ası olan İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığına hitaben yazmış olduğu dilekçe tarihinde haberdar olduğunun anlaşılması karşısında, davacının gerek bu tarihten gerekse, Ankara Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin, 04/03/2010 tarihli kararından itibaren, görevli ve yetkili olan Ankara Ağır Ceza Mahkemelerine hitaben sunmuş olduğu 11.03.2011 tarihinde kayıtlara giren dava dilekçesi itibariyle, davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen yasal üç aylık hak düşürücü sürede açılmadığı gözetilmeden, süresinde açılmayan davanın reddi yerine, yazılı gerekçe ile davacı lehine tazminata hükmedilmesi,

2-Kabule göre de;

1-Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nasafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine belirtilen ölçütlere uymayacak miktarda çok fazla manevi tazminata hükmolunması,

2- 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunmayan, noter gideri ve ceza yargılamasının sürdürüldüğü yere gidiş ve dönüş ücreti toplamı olarak belirlenen 488,43 TL’nin maddi tazminat olarak hüküm altına alınması,

3-Dava dilekçesinde tarih belirtilmeden faiz talebinde bulunulmasına rağmen, dava tarihi yerine, tutuklama tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi,

4-02/02/2010 olan dava tarihinin gerekçeli karar başlığına 18/02/2011 olarak yazılmış olması,

5-Yapılan temyiz incelemeleri sırasında, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla dava açıldığının tespit edilmesi nedeniyle, hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, davacı lehine aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış başka dava bulunup bulunmadığının, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sorgulanıp, ilgili maliye hazinesinden sorularak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

İsabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 09.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.