Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/28216 E. 2014/12816 K. 26.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/28216
KARAR NO : 2014/12816
KARAR TARİHİ : 26.05.2014

Tebliğname no : 12 – 2013/15611

Mahkemesi : Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi

Tarihi : 14/09/2012

Numarası : 2010/403 – 2012/294

Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hak ve nesafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine bu ölçütlere uymayacak miktarda az manevi tazminata hükmolunması ve dairemizce benimsenen görüşe göre; asgari ücret üzerinden maddi tazminata hükmedilmiş olması karşısında, hesaplamada hafta sonu, dini ve milli bayram tatilleri nedeniyle indirim yapılamayacağının dikkate alınmaması ile, Ceza Genel Kurulunun dairemizce de benimsenen 20.09.2005 gün, 2005/1-88 esas ve 2005/98 sayılı kararında belirtildiği üzere; davayı vekil ile takip eden davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesinin 13/4. maddesi ve tarifenin üçüncü kısmı gereğince, ikinci kısmın ikinci bölümünün onuncu sırasındaki ücretten az olmamak üzere vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesinde belirlenen maktu vekalet ücretinin altında kalacak şekilde nispi vekalet ücreti tayini, temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Davacının koruma tedbirine konu mahkum olduğu ceza dava dosyasında 21.08.1996 tarihinde gözaltına alındığı, 03.09.1996 tarihi ile 08.12.2004 tarihleri arasında tutuklu kaldığı, buna karşın 6 yıl 3 ay süre ile mahkumiyetine hükmedilmiş olması nazara alındığında; davacının her türlü zarar kavramı içinde düşünülmesi gereken şartla tahliye tarihinden itibaren tazminata hak kazanacağı gözetilerek, davacı hakkında sürdürülen ceza yargılaması kısa sürede sonuçlandırılmış olsaydı, davacının hükümlü sayılması nedeniyle ve iyi halli olmak koşuluyla infaz kurumunda kalması gereken süre daha sınırlı olacak iken, davacının tutuklu yargılanması ve hükümlü statüsüne geçememesi nedeniyle muhtemel şartla tahliye tarihine kadar olan hükümlülük süresinden fazla süre ile ceza infaz kurumunda kaldığı ve kanunun infazda öngördüğü indirimden yararlanamadığının anlaşılması nedeniyle, muhtemel şartla tahliye tarihinden itibaren hesaplanacak süre üzerinden maddi tazminatın tayin ve tespiti gerekirken, maddi tazminat miktarının tayin ve tespitine esas alınan bilirkişi raporunda davacı lehine, infaz kurumunda geçirilen süreden hafta sonu ve resmi tatil günleri düşüldükten sonra kalan sürenin tamamı üzerinden hesaplama yapıldığı gözetilmeden, davacı lehine yazılı şekilde fazla maddi tazminata hükmedilmesi,

2-Yapılan temyiz incelemeleri sırasında, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla dava açıldığının tespit edilmesi nedeniyle, hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, davacı lehine aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış başka dava bulunup bulunmadığının, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sorgulanıp, ilgili maliye hazinesinden sorularak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

İsabetsiz olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.