Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2013/27276 E. 2014/3187 K. 11.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/27276
KARAR NO : 2014/3187
KARAR TARİHİ : 11.02.2014

Tebliğname no : 2 – 2012/227867
Mahkemesi : Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi
Tarihi : 13/04/2012
Numarası : 2011/5 – 2012/113
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat

Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Tazminat davasının dayanağını oluşturan Van 1. Devlet Güvenlik Mahkemesinin 28/03/2002 tarih, 2000/499 Esas, 2002/68 Karar sayılı ceza dava dosyasının incelenmesinden; sanığın (davacının) Terör örgütünün sair efradı olmak suçundan beraatine hükmedildiği, kararın temyiz edilmeksizin 11/11/2002 tarihinde kesinleştiği, iş bu davanın haksız işlem tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 466 sayılı Kanun’un 2. maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye açıldığı, dava için kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre; davacı vekilinin bir nedene dayanmayan, davalı vekilinin davacının kendi kusuru ile tutuklandığına ve tazminat miktarına ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Davacı vekilinin, tazminat davasından önceki bir tarihli vekaletnameye dayanarak tazminat davası açtığının anlaşılması karşısında, gerekirse davacı dinlenilerek vekil ile arasında tazminat davası açılması yönünde vekalet ilişkisinin devam edip etmediği ve dava açılmasına muvafakatının bulunup bulunmadığının araştırılmaması,
2- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorularak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabul ve uygulamaya göre ise;
1- Manevi tazminat miktarı belirlenirken objektif bir kriter olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, gözaltına alınmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre, tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlar da gözetilmek suretiyle, hakkaniyet ölçüsünü aşmayacak bir şekilde, hak ve nasafet kurallarına uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, 503 gün süreyle tutuklanan davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının bu ölçülere uymayıp eksik tayini,
2- Koruma tedbirleri nedeniyle hükmedilecek tazminatlar olay tarihinde geçerli olan paraya göre hesaplaması yapılarak sonucun bulunması gerekirken 1.5.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve Türk Lirasından 6 sıfır atılmasını öngören 5083 sayılı Kanun’a göre hesaplama yapılarak yanlışlıklara sebebiyet verilmesi,
3- Davacının maddi ve manevi tazminat talepleri için yasal faizin tarih belirtilmeksizin talep edilmesi karşısında kabul edilen tazminat miktarlarına dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi yerine manevi tazminat miktarı için talepten fazla olacak şekilde tutuklama tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi,
4- Asgari ücret üzerinden maddi tazminata hükmedilmiş olması karşısında hesaplamada hafta sonu, dini ve milli bayram tatilleri nedeniyle indirim yapılamayacağının dikkate alınmaması,
5- Davanın kısmen kabul edilmesi karşısında davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince bir tek maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken kabul edilen maddi ve manevi tazminat miktarları için ayrı ayrı maktu vekalet ücretinin ödenmesine karar verilmesi,
6- Davacıya ait nüfus ve sabıka kayıtlarının dosya arasına alınmaması,
Kanuna aykırı olup, davacı vekili ve davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince, isteme uygun olarak, BOZULMASINA, 11.02.2014 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.